Edebiyat dünyasının en prestijli ödüllerinden Booker, bu yıl da büyük ses getirecek adaylarla karşımızda. 1969'dan beri verilen ödül, Birleşik Krallık veya İrlanda'da yayımlanan en iyi İngilizce kurgu eserleri onurlandırıyor. 50 bin sterlin değerindeki ödülün uzun listesi bu yıl 13 romandan oluşuyor. Bu yılki uzun liste, 1993'te Booker Ödülü'nü kazanan ve edebiyat eleştirmenlerince övgüyle anılan yazar Roddy Doyle başkanlığındaki jüri tarafından belirlendi.
Doyle, ödül tarihindeki ilk "eski kazanan jüri başkanı" olarak dikkat çekiyor. Jüri, yazar ve eski Booker adayı Ayòbámi Adébáyò, oyuncu, yapımcı ve yayınevi sahibi Sarah Jessica Parker, yazar ve eleştirmen Chris Power, çok satan yazar ve Booker adayı Kiley Reid'ten oluşan jüri, 1 Ekim 2024 – 30 Eylül 2025 tarihleri arasında İngiltere ya da İrlanda'da yayımlanan, İngilizce yazılmış 153 romanı değerlendirerek listeyi oluşturdu. Kısa liste, 23 Eylül 2025'te Londra'da duyurulacak. Kazanan ise 10 Kasım 2025'te açıklanacak. Tören, Booker Prize dijital kanallarından canlı yayımlanacak. Biz de bu yılın uzun listesinden okuma listenize eklemeye değer 13 romanı kısa kısa derledik.
The Loneliness of Sonia and Sunny – Kiran Desai
2006'da Booker kazanan Desai, iki göçmen gencin Hindistan'a uzanan yolculuğunu anlatıyor. Kaderleri bir trende kesişen Sonia ile Sunny'nin hikâyesi, hem duygusal hem de katmanlı bir anlatı sunuyor. Aile bağları, sınıf, tarih ve aşk bir arada ilerliyor.
Flashlight – Susan Choi
Kore kökenli bir akademisyenin Japonya'daki kayboluşunun ardından şekillenen bir aile hikâyesi... Tarihsel derinliği ve dramatik atmosferiyle dikkat çekiyor.
Flesh – David Szalay
Londra'nın üst sınıflarına girmeye çalışan eski bir Macar suçlunun hikâyesi. Modern erkeklik, hırs ve hayatta tutunma üzerine çarpıcı bir roman.
Love Forms – Claire Adam
Babası doktor ve annesi doktor ve İrlandalı olan Trinidad doğumlu yazar Claire Adam, bu etkileyici romanında 1980'lerde Venezuela'da evlatlık verdiği kızını kırk yıl sonra arayan bir annenin hikâyesini anlatıyor.
The South – Tash Aw
Üçüncü kez uzun listeye giren Tayvan doğumlu Malezyalı yazar Tash Aw'un romanı, Uzakdoğu'dan Güney Amerika'ya uzanan çok katmanlı bir göç hikâyesi. Kimlik, aidiyet ve kültürel çatışmalar üzerine sakin ama etkili bir anlatı.
Universality – Natasha Brown
İngiliz yazar Natasha Brown'un ikinci romanı, dilin gücünü ve siyasi söylemlerin sınırlarını araştırıyor. Bir gazetecinin Yorkshire'da işlenen gizemli bir cinayeti araştırması, gerçeğin ve anlatının ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.
One Boat – Jonathan Buckley
Yunanistan kıyısındaki küçük bir kasabada geçen bu roman, bir kadının geçmişle ve kayıpla hesaplaşmasını işliyor. Gündelik ayrıntılarla örülü, derinlikli karakter portreleri sunuyor.
Audition – Katie Kitamura
Manhattan'da bir restoranda geçen öğle yemeği buluşması, iki anlatının iç içe geçerek çözülmesini sağlıyor. Kitamura, kimlik ve rol kavramlarını irdeleyen, okuru sürekli ters köşe eden bir yapı kuruyor.
The Rest of Our Lives – Ben Markovits
Bir grup arkadaşın yıllara yayılan ilişkilerini, yaşlanma ve pişmanlık ekseninde ele alıyor. Nostaljik ama bir o kadar gerçekçi.
The Land in Winter – Andrew Miller
1962'nin sert kışında İngiltere'nin kırsalında geçen bu roman, iki farklı çiftin çözülme sürecini anlatıyor.
Endling – Maria Reva
Ukrayna doğumlu Maria Reva'nın ilk romanı, üç kadının ve nesli tükenmekte olan bir salyangozun savaş öncesi Ukrayna'daki yolculuğunu anlatıyor. Yakın gelecekte geçen roman hem distopik hem duygusal bir ton yakalıyor.
Seascraper – Benjamin Wood
İngiltere'nin kuzeyindeki bir sahil kasabasında geçen bu roman, hayallerine ulaşmak isteyen bir genç adamın sınıfsal sıkışmışlığını anlatıyor Mimarlık, çevre ve insan doğası üzerine aldatıcı vaatlerle örülmüş bir büyüme hikâyesi.
Misinterpretation – Ledia Xhoga
Tiran doğumlu yazarın ilk romanı, New York'ta bir tercümanın işkence mağduru Kosovalıyla çalışırken geçmişiyle yüzleşmesini konu alıyor. Duygusal iniş çıkışlar ve mizahi dokunuşları öne çıkıyor.