Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 15 Temmuz hain darbe girişiminin yıldönümünde SABAH'a özel açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin hem siyasi hem de manevi olarak büyük bir tehdit altına girdiği karanlık gecede, milletin imanla kuşanarak verdiği direnişi hatırlatan Erbaş, hain kalkışmanın aynı zamanda dinin nasıl istismar edilebildiğinin en çarpıcı örneği olduğunu ifade etti. Erbaş, "15 Temmuz sadece demokrasimize değil, aynı zamanda inancımıza, değerlerimize ve kardeşliğimize yönelik bir saldırıydı" diyerek FETÖ'nün, dini kavramları ve halkın samimi duygularını nasıl birer araç haline getirdiğine dikkat çekti.
DİNİ GİYSİYE BÜRÜNMÜŞ İHANET
Prof. Dr. Ali Erbaş'ın 15 Temmuz'a dair açıklamaları şöyle: "Din istismarı, geçmişten günümüze hep olagelmiştir. Bazı şahıs ve yapılar daima din kisvesi altında gizli ve kirli emeller içinde olmuşlardır. Esasen bu tür şahıs ve yapıları tanımak zor da değildir. İstismarcıların ortak özellikleri ve benzer davranış kalıpları vardır. Bu tür yapılara mensup olanlar, daima ikiyüzlü davranırlar. Yalan konuşurlar. İhanet ederler. Dinin kavram ve ilkelerini kullanarak, insanların samimiyetini suiistimal ederler. Hepsinin gizli gündemleri ve bağlantıları vardır. 15 Temmuz, ülkemizde yıllardır kendini gizleyen böyle bir yapıyı bütün açıklığıyla ortaya çıkarmıştır. Bir ihanet şebekesi olan FETÖ, insanlarımızın samimi dinî duygularını, Allah ve peygamber tasavvurunu, İslami kavramları, insani ve vicdani değerleri tahrip ve istismar ederek karanlık emellerine alet etmiştir. Kirli emellerini, yüce dinimiz İslam'ın ilke ve değerlerinin ardına gizleyen bu terör şebekesi, vatanımıza, varlığımıza, birliğimize, kardeşliğimize istiklal ve istikbalimize kastetmiştir.
MİLLETİN DİRENİŞİ TARİHE GEÇTİ
15 Temmuz 2016 tarihinde, ülkemiz büyük bir ihanete ve milletimiz kalleşçe bir saldırıya maruz kalmıştır. Ancak, bu büyük bir ihanet karşısında aziz milletimiz, Allah'a hamdolsun, onurlu bir destan yazmıştır. Tarih sahnesine çıktığı günden beri sarsılmaz imanıyla nice zorlukların üstesinden gelen aziz milletimiz, yine büyük bir inanç, azim ve kararlılık göstermiş; dinine, değerlerine, özgürlüğüne ve hukukuna sahip çıkmıştır. Hain darbe girişimi, Allah'ın inayeti, idarecilerimizin dirayeti ve aziz milletimizin cesaretiyle bertaraf edilmiştir. Bu bütün dünyaya örnek olacak şanlı bir direniştir.
DİNİ İSTİSMAR, BİR BEKA MESELESİDİR
Yaşanan bu tecrübe bizlere din istismarı meselesinin bir güvenlik sorunu, bir beka meselesi olduğunu da göstermiştir. Özellikle inancımızı öğrenme konusunda daha özverili ve hassas olmamız gerektiğini bir daha hatırlatmıştır. Yeniden ortaya çıkmıştır ki yüce dinimiz İslam'ın en doğru şekilde bilinmesi, bu topraklardaki bekamız noktasında son derece hayati bir öneme sahiptir. Zira inançları ve dini duyguları kötü emelleri için kullananların en büyük sermayesi insanların cehaletidir. Biliyoruz ki FETÖ ve benzeri ihanet şebekeleri, insanların İslam'ın hakikatleri konusundaki bilgisizliğinden faydalanarak inancı istismar etmekte ve böylece kendilerine taraftar bulmaktadır. Yani bu yapılar bilgisizlikten, yanlış bilgiden ve cehaletten beslenmektedirler. Cehalet ve yanlış bilgi, pek çok bireysel ve sosyal sorunlara neden olmaktadır.
SAHİH DİN EĞİTİMİ, EN ETKİLİ ÖNLEMDİR
Din duygusu fıtri bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç doğru şekilde karşılanmadığında istismara açık hale gelmektedir. Dolayısıyla din istismarı ile mücadelenin en etkin yolu, insanların ve özellikle gençlerin doğru dinî bilgiyle buluşturulmasından geçmektedir. Bu da ancak Kur'an ve sünnete dayalı bir din öğretimi, ahlâk ve maneviyata dayalı bir davranış eğitimiyle mümkündür. Bu sebeple okul öncesi eğitimden başlamak üzere çocuklarımıza sağlıklı bir karakter ve değer aşılayacak, onların iyi bir kul ve güzel ahlâklı bir insan olarak yetişmelerini sağlayacak eğitim ortamları ve müfredatları hazırlamaya mecburuz. Onları fitne, tefrika ve istismar odaklarının tuzaklarından korumanın başka bir yolu yoktur. Bunu mutlaka önemsemeliyiz. Her Müslümanın, İslam'ın temel ilkelerini, değerlerini, hakikatlerini öğrenmesini temin edecek bir eğitim sistemini ülkemizde yerleşik hale getirmeliyiz.
DİYANET HER VATANDAŞA ULAŞMA İMKÂNINA SAHİPTİR
Hamdolsun dinimizi öğrenmek için bugün pek çok imkâna sahibiz. Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı olarak isteyen herkese, mesai gözetmeksizin her zaman dinimizi öğrenmesi noktasında hizmet götürme imkânına sahibiz. Sadece basılı, görsel, işitsel yayınlarımız başlı başına her biri bir okul gibi hizmet vermektedir. Camilerimiz bu anlamda önemli bir imkan olarak varlık göstermektedir. İmam hatip liselerimiz, ilahiyat fakültelerimiz her yerde var. Dolayısıyla her bir vatandaşımız, inancı ve değerleri konusunda hassas davranmalı, dinini doğru şekilde öğrenmenin gayreti içinde olmalıdır. Aynı şekilde istismarcı kişi ve gruplara karşı da uyanık olmalıdır."
DİYANET'TEN NESİLLERE ÇAĞRI: EMANETE SAHİP ÇIKIN
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 11 Temmuz Cuma hutbesi, 15 Temmuz'un yıldönümüne denk gelen anlamlı bir uyarı niteliği taşıdı. Hutbede, sahih dini bilginin önemi vurgulandı, dinin kişisel çıkarlara alet edilmesinin milletin birliğine nasıl zarar verebileceği hatırlatıldı. Kur'an ve sünnet rehberliğinde bir din anlayışının altı çizilirken, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki ihaneti örnek gösterildi. Diyanet, milletin dini duygularının kötü niyetli yapılar tarafından nasıl istismar edildiğini anlatarak, cemaatleri dikkatli ve bilinçli olmaya çağırdı. Hutbede "Allah'ın emaneti olan evlatlarımızı sahte din tüccarlarına bırakmayalım" ifadeleriyle ailelere sorumluluk hatırlatıldı. Hutbe, "Dini, dünya işlerine alet eden insan ne kötüdür" hadisiyle son buldu.