YAKIŞIKLI ADAMIN ÇİRKİN KARISI
Doktor hemen tedaviye başlar, Almanya'dan gelen bir ilacı kullanır Havva Arslan. Fakat gribe yakalanınca hastalığının da etkisiyle yoğun bakımlık olur. Durumu giderek ağırlaşır. Eşi baş ucundan ayrılmaz. Havva Arslan her şeyi duyar işitir ama cevap veremez. İyice ağırlaştığı bir dönem, koğuştaki yatağında yatmaktadır. Odadaki diğer kadınların onunla ilgili konuştuğunu fark eder. Kadının biri onun için: "Yakışıklı adamın, çirkin karısı," deyince bir yandan öfkelenir, ama bir yandan da hırslanır. Önce bir ameliyat geçirir, ardından ABD'den gelen bir ilacı kullanmaya başlar ve sağlığına kavuşur. Bu hastalıktan Türkiye'de kurtulan ilk hastalardan biri olur.
HAVVA ARSLAN'DAN MELEK ABLA'YA
Onun iyileşmesi mucize kıvamında bir olaydır. Çünkü o dönem çok da iyi bilinmeyen bir hastalıktır onunki. Doktorları diğer hastalara örnek olarak onu gösterir. Havva Arslan kas hastaları için umut kaynağı olur, onlarla konuşur, onları yüreklendirir ve tamamen kendisini kas hastalarına adar. Havva Hanım'ın ikna kabiliyetini gören doktorlar onu bir eğitimden geçirir. Havva Hanım, her gün hastaneye gelir, tek tek kas hastalarını dolaşır. Onlara moral verir, hastaların yapmaları gereken egzersizleri yapmalarına yardım eder. İlaç firmalarıyla çalışır, il il dolaşırlar. Adını, yardım ettiği hastalar koyar; o artık hastaların 'Melek Ablası' olur.
BEŞ KURUŞ VERMEDEN KOKTEYL YAPTI
Melek Abla durduğu yerde durmaz. Prof. Coşkun Özdemir'in neredeyse sağ kolu olur. Hastaların durumunu gördükçe üzülür. Bir gün Prof. Dr. Özdemir çaresizlikle, Melek Abla'ya da kızar. Melek Abla kırılır. Ertesi gün cüzdanındaki iki otobüs biletiyle yola çıkar biri gidiş, diğeri dönüş için. O zamanki Intercontinantal Otel'e gider. Amacı, derneği kurmak için bağış toplayacağı bir kokteyl yapmaktır. Önce otel çalışanları dalga geçer onunla: "Bana bakıp dalga geçtiler, ziyafet müdürünün sekreteri yüzüme bakmadı. Nasıl oldu bilmiyorum, müdürle görüşmeyi başardım. Opera salonu vardı, istedim. Müdürün adı Uğur Ustaoğlu, onun da karısı kansermiş, anladı beni ve salonu verdi."
HATA YAPMA MELEK ABLA'YI ARA
Melek Abla'nın ünü yayıldıkça yayılır. Türkiye'nin dört bir köşesinden hastalar gelmekte, ondan yardım istemektedir. Hatta kapısına hasta bırakıp kaçan bile olur. "Böyle olmaz," der kendi kendine ve bir danışma hattı kurar. Evinin bir odasında ücretsiz olarak insanlara yol göstermeye gayret eder. Bazen rehin kalan bir hastayı sabah 05.00'te kurtarmaya gider. Bazen beş kuruşu olmayan bir garibanı ameliyat ettirmek için çalmadık kapı bırakmaz. Üzerinde beyaz önlüğü, servis servis dolaşır. Evi hiç boş kalmaz. Hastalar, doktorlar gelir gider. Bu arada gazetelere haber olur, haber oldukça arayanı artar. Beş yıl devam eder bu çalışmaya ama bir yerden sonra maddi olarak yetişemez ve hattı kapatmak zorunda kalır.
MUZAFFER TEMA BANA İLAÇ YOLLADI
Bir tanıdığımız film yapımcısı Turgut Demirağ'ın yanına asistan oldu o arada. Melike Demirağ'ın babası, Ve benim ilaçlarımın yurtdışından getirilmesi gerekiyor. Turgut Bey'e söylemiş: 'Bizim bir ablamız var, durumları hiç yok, ilaç lazım.' Hemen reçeteyi istemiş Turgut Bey; 'Muzaffer Tema ABD'de o yollar,' demiş. İlaçlarımı düzenli olarak getirdiler. Melike kaçaktı o zaman. ABD'den gelen ilaç beni iyileştirdi.
YARDIMSEVER ZENGİNLER VAR
"Moral FM'de yardım programı yapıyordum. Çok insana vesile oldu o program. Ramazan ayıydı. Bir hanım beni aradı: 'Benim zekatımı siz dağıtır mısınız?' diye sordu. Olur dedim. Gözleri sonradan kör olmuş, 35 yaşında bir adam vardı. Karısıyla perişanlar. Adamın çalışması lazım. Ben de bu hanımı aradım, 'İş bulabilir miyiz?' diye sordum. 'Vestel fabrikasına gitsin, benim adımı versin,' dedi. Adam emekli olacak şimdi. Sonra gazete o hanımın fotoğrafını gördüm. Şehminur Aydın, Ahmet Nazif Zorlu'nun kızıymış. Bana kim olduğunu hiç söylemedi... Yardımsever zenginler var yani...
HAYAT HİKAYESİ FİLM OLACAK
Danışma hattını kapatır, ama o artık Melek Abla'dır. Başı sıkışan hâlâ onu arıyor. O da elinden geldiğince yardım etmeye devam ediyor. Fakat üç yıl önce bu kez kanser onu yokluyor. Bitmeyen enerjisiyle kanserden kurtulmayı da başarıyor Melek Abla. Şimdilerde oyuncu-yapımcı İsraif Köse ile birlikte çalışıyor. O anlatıyor İsrafil Bey ve ekibi kaydediyor. Amaçları bir kitap, belki de bir film yapmak. İsrafil Köse; 'Çarpıcı bir hayat ve yüzlerce hikaye. Nereden başlayacağımızı bilemiyoruz,' diyor.
AĞLAMA, ÖLMEYECEĞİM
"Eşimi kaybettim. O benimle çok ilgilendi. Asla yalnız bırakmadı. O ilgilenmese ilaçlarımı alamazdık, çok pahalıydı. Sürekli nöbet tutardı daha çok para kazanmak için. Yoğun bakımdaydım, baktım eşim ağlıyor. Hemen yazdım: 'Ağlama, ölmeyeceğim, senin emekli paralarını yiyeceğim,' gülmeye başladı eşim."