Fuat Yıldırım ummadığınız bir yerde karşınıza çıkar ve başardığı işlerle her seferinde sizi şaşırtır. Bu kez de öyle oldu. Bu büyük macerayı başarıyla atlattıktan sonra öğrendik, bize de onun hatıralarını dinlemek kaldı. Yaşadığı büyük macerayı onun tuttuğu notlardan sizlere aktaracağım. İşte Fuat Yıldırım ve Antarktika yolculuğu... "Bir an gözlerimi kapayıp uzaklara, beş yıl öncesine bugünü düşlediğim güne gidiyorum. Sonra, sabah çıkacağım seyahat öncesi son kez karadan Beagle Kanalı'na bakıp güney ucuna doğru kükreyen denizi düşünüyorum. Atlantik'i geçeli neredeyse dört yıl olmuş ancak ben ilk hedefim Antarktika diye düşünürken Drake Geçidi'nde yelken seyrinin heyecanını hep içimde hissetmiştim. Sonunda geçtiğimiz yıl internette araştırma yapıp Ushuaia'dan çıkabilecek her türlü yelkenli tekneye mail atmaya başlamış ve üç gün sonra Avusturalyalı Cath'le anlaşmıştım. Bana sadece "Neden Antarktika?" diye sordu, ben de "Kükreyen Kırklar'ın* güneyinde yelken yapmayı istiyorum" dedim. Hepsi bu!.. Gelelim maceramın özetine... Uçakla önce Sao Paulo'ya sonra Buenos Aires'e iniyoruz. Ekibimizin üyesi Don, New York'ta yaşayan bir Avustralyalı, 55 yaşlarında. ABD'li Kevin, 58 yaşında bir finansçı ve hobi olarak fotoğrafçılıkla uğraşıyor. Bir diğer çift ise yine Avustralyalı 60'lı yaşlarındaki Jacqueline ve beyin cerrahı eşi Neville. Warren 37 yaşlarında bir web tasarımcısı. Phill ise dağ rehberi.
BİRİNCİ GÜN:
04:00'te uyandım. 17:00'de ancak çıkabiliyoruz. Yelkenler basılıyor ve Beagle Kanalı'nda Puerto Williams'a gitmek için yol almaya başlıyoruz. Yarım saat sonra motorda arıza meydana geliyor. Rüzgar da da olmadığından dümen tutmak zorlaşıyor. Boyları 50 metreye kadar uzanan kelp yosunlarına takılmamak için uğraşıyorum. Arızayı iki saat sonra giderebiliyoruz. 23:00'de Şili'nin en güneydeki son yaşam alanı olan balıkçı şehri Puerto Williams'a ulaşıyoruz.
İKİNCİ GÜN:
Burası Şili Donanması'nın Antarktika ve Drake Geçidi'ni gözetlemek için kurduğu bir üs. Yaşam belirtileri sahadaki görevliler, bir caddedeki birkaç ev ve marketten ibaret. Kulübe gidip Turgutreis Yelken Kulübü'nün flamasını Uzaklar 2'nin astığı Türk bayrağının yanına yerleştiriyorum.
ÜÇÜNCÜ GÜN:
Yağmur hızını artırmaya başladı. Saat 14:00'te izin verildi ve yola çıktık. 30 mil sonra saat 19.00 sularında Toro Limanı'nda iskeleye zorlukla bağlandık. En sonunda, burada Beagle Kanalı'nda yelken seyrinin nasıl bir şey olduğunu anlamaya başlıyorum. Rüzgâr denizin üzerinde dalgaları koparıp suratıma doğru vurduğunda yüzüme binlerce iğne batıyormuş gibi hissediyorum.
DÖRDÜNCÜ GÜN:
Hastalıktan uyuyamadım. 17:00 sularında Cape Horn'u geçerken ben de hacı oluyorum. Ne de olsa denizcilerin hac yolu sayılan rotayı kat etmiş bulunuyorum. Sakin geçen nöbetin ardından 03:00'te görevi Darrel'a devredip yattıktan sonra teknenin haddinden fazla yatmaya başladığını hissettim. Burnuma gaz kokusu geldi. Acilen dışarıdan gazı kapatmalarını söyledim. Meğer tüpün arkasındaki gaz borusu kopmuş ve gaz olduğu gibi içeriye sızıyormuş. Ucuz atlatmıştık.
BEŞİNCİ GÜN:
Akşam benim nöbetimde dalgalar büyüyüp rüzgâr 30 knot'lara çıktı (Yaklaşık 60 km). Bir saat sonra 2 mil iskelemizde yaklaşık 60 metre yüksekliğindeki ilk buz dağını gördük. "Tehlikeli bölgeler, dikkatli olmak lazım" derken muhtemelen ondan kopan bir parça tam önümüze geliverdi. Son anda çarpmadan kurtardık. Rüzgâr iyice şiddetlendi, deniz kudurmuş gibi, dalgaların arasından bir o yana bir bu yana yatıyoruz. Üstüne bir de kar yağışı başladı. Sancağımızda Smith Adası belirirken uzakta da Snow Adası seçiliyor. Antarktika'nın ilk ada kara parçaları.
ALTINCI GÜN:
03:00 ve herkes sağ salim ulaşmış olmanın şerefine kadeh kaldırıyor. 04:00'te yatıyoruz, sabah 11:00'de barbekü kahvaltısı var. Botla Antarktika anakarasına ayak basıyoruz. Ben, Don ve Kevin bir grup, dağcılar başka bir grup oluyoruz. Karaya ayak basınca karların üzerinde yatan denizaslanı kafasını kaldırıp bize bakıyor ve hiç umursamıyor.
YEDİNCİ GÜN:
Enterprise Adası'ndan ayrılıp yeni demir yerimize doğru yola çıkıyoruz. Kar yağışı devam ediyor, her taraf grinin tonlarıyla kaplı. Saat 13:45'te kanocuların koordinatlarını alıp buluşma noktasına geliyor ve onları tekneye alıyoruz. Kocaman bir koyda buzulların arasında penguenleri seyrederken aniden 10 adet kambur balinadan oluşan bir sürü ortaya çıkıyor.
SEKİZİNCİ GÜN:
Öğlene doğru karaya çıkıp penguen kolonisinin arasında üç saat yürüyoruz. Demir yerimiz buzullar içindeki Sconton Cave isimli koy.
DOKUZUNCU GÜN:
Bugün kano yapmaya karar verdim. Yaklaşık üç saat süren yolculukta buzulların arasından geçmek, karşıma çıkan penguen, denizaslanı ya da balinalarla selamlaşmak doğal yaşamdan içime işleyen harika anlar oluyor.
ONUNCU GÜN:
Don'la terk edilmiş Arjantin Üssü'ne gidip tepelere tırmanıyoruz. Gökyüzünden yeryüzüne kadar her yer siyah ve beyazın tonlarında. Dağcı grubu iki gecelik kamp için ayrılıyor. Paradise sahiline demir atıyoruz.
ONBİRİNCİ GÜN:
Sabah önümüzdeki buzulun arkasında, 192 metrelik kocaman cruise gemisi Seaborn Quest beliriyor. Don'a dönüp, espriyle "Kaptana söyledim bize bot gönderecek kahvaltıya çağıracak" diyorum ve gülüşüyoruz. 15 dakika sonra bir bot bize geliyor. Kaptan gerçekten de bizi gemiye davet ediyor. Şaka gerçek oldu! 15 dakika sonra hep birlikte botla gemiye doğru yol almaya başlıyoruz. Bizi çok içten karşılıyor. Biz de banyo ve her türlü ihtiyacımızı burada gideriyor sonra da sıcacık kahvelerimizi yudumluyoruz.
ONİKİNCİ GÜN:
Rotamız Lemaire Chanel'ı geçip güneyde demirlemek. Demir yerine ulaştığımızda saat 16:00 olmuştu. Etrafı buzla kaplı bir koyda buzları yararak açtığımız kanalda deniz aslanlarını biraz ürküterek demirledik ve karaya çıkıp iki saatlik yürüyüş yaptık.
ONÜÇÜNCÜ GÜN:
Sabah hala kar yağıyor ve sıcaklık yaklaşık -10 derece. Öğleden sonra eskimo modundaki kıyafetlerimizle imparator pengueni ziyarete gidiyoruz. Saat 22:30'da yemek biterken güneş yüzünü gösteriyor. Sanki daha yeni doğuyormuş gibi.
ONDÖRDÜNCÜ GÜN:
Erkenden demir alıyoruz, hava masmavi gökyüzü ve ısıtan güneşle inanılmaz güzel. Saat 12:00'de dağcıları bıraktıktan sonra biz de dağ tırmanışı yapmaya karar verdik. İki zirveyi geçtik, asıl zirveye 150 metre kalmış. Etraf müthiş ürkütücü. Üç saatlik tırmanışın sonunda zirveye 100 metre kala bırakıyoruz.
ONBEŞİNCİ GÜN:
Dağcıları da Mount Peary'ye getiriyoruz. 1995'te üç İngiliz dağcı burada ölmüş. Akşam yemeğinden sonra da Don ile ben yine araştırma gemisine gittik.
ONALTINCI GÜN:
Planımız kano yapmak. Çıkışta kanalımızı kapatan bir buzdağı nedeniyle başka bir kanaldan dikkatle çıkıp demir attık. Kanoları denize indirip buzulların üzerinde yatan deniz aslanlarının yanına kadar gittik. Bir anda karşımıza çıkan dev gibi balinayla bir daha yaşayamayacağım sahnelere şahit oldum.
ONYEDİNCİ GÜN:
04:00'te nöbete kalktım. Hava sakin, rüzgar şiddetini azalttı. Karada penguenler sabah sefasında, devamlı bir hareket halindeler.
ONSEKİZİNCİ GÜN:
Nöbete kalktığımda hava hâlâ sert ama 15:00 gibi düşüyor. Karaya çıkıp Antartika'ya son kez ayak basalım dedik. Kevin son penguen ve deniz aslanı resimlerini çekti. Tekneye dönüp de sabah yola çıkmak için hazırlanırken Spirit of Sydney'den gelen haberle Drake Geçidi'nde havanın 35 knot ve dalgaların çok büyük olduğunu öğrendik. Akşam yemeğinden sonra oturup Antarktika'daki son gün batımını izledik. Artık veda vakti gelmişti.
*Kükreyen Kırklar: 40 paralelin daha altında kalan bölüme denizciler arasında verilen ad. İnanılmaz dev dalgaları, büyük fırtınaları ile hep korkulan bir yer olmuştur.
FUAT YILDIRIM KİMDİR?
Fuat Yıldırım Samsun-Bafra'da doğdu. Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü'nü bitirdi. 1993 yılında Bodrum-Turgutreis'e yerleşti, yelkenciliğe Mandinga yarış ekibi ile başladı. Mum 30 yarış teknesi ile BAYK Trofe'de yelken deneyimi kazandı. 2007 yılında yedi kişi ve D- Marin'in de desteğini alarak Turgutreis Belediye Spor Yelken Kulübü'nü kurdu. Kısa sürede çok sayıda çocuğun yelken sporu ile tanışıp milli takıma gitmesine katkıda bulundu. Ortağı olduğu 'Dragut' adlı yarış teknesi ile yarıştı. Ege, Akdeniz, Atlantik Okyanusu deneyimlerine bu yıl Antartika'yı da ekledi.