- Ali Bey, Atatürk'e Suikast ve Sadakat kitabını hazırlamaya nasıl bir motivasyonla başladınız ve çalışmanızda nasıl bir yol izlediniz?
- Uzun zaman önce doktora çalışmam sırasında İngiliz arşivinde çalışırken karşıma bazı belgeler çıktı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığından İngiliz dışişlerine yazılmış teşekkür mektubu ve buna ekli bazı talepler. İlginçti. Çünkü Türk Dışişleri Bakanı, İngiltere'ye Atatürk'e yönelik menfur suikast teşebbüsünü haber verdikleri için teşekkür ediyordu. Ama bu olaydan benim haberim yoktu. Türkiye'ye döndükten sonra araştırdığımda literatürde de pek bir şey olmadığını gördüm. Madem aramadığım halde karşıma bu belgeler çıktı peşine düşmeliyim diye düşündüm. Her araştırmacı gibi araya başka işler girdi. Gündemimden çıkmasa da önceliği gerilere düştü ama ben takibe devam ettim. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Arşivi araştırmacılara açıldıktan sonra o arşivden bu konuda çok sayıda belgeye ulaşmak mümkün oldu.
- Kitabın konu olan suikast girişimini anlatır mısınız, detaylarıyla?
- Kısaca şöyle; Suriye-Lübnan bölgesinde bir grup Türkiye muhalifi 1935 yazında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'e suikast düzenlemek için toplandıkları, bir tim oluşturdukları ve bunların Türkiye'ye doğru hareket ettikleri bilgisi Ankara'ya geliyor. Bu haberin nerden geldiği de önemli. 1935 Ağustos'unda İngiltere dışişleri bakanlığı Ankara elçisi aracılığı ile haberi Türkiye'ye bildiriyor. Bu haberi ciddiye alan Türkiye teyakkuza geçtiğini görüyoruz. Tedbirler alınıyor. Atatürk'ün etrafında korumalar artırılıyor. Aramalar, soruşturmalar ve takipler yapılıyor. Bu süreçte Suriye'den Türkiye'ye kaçak yollarla girmek isteyen bir grup Türk vatandaşı yakalanır. Dört-beş kişilik şüpheli grup yakalanarak Ankara'ya gönderilir. Polisteki sorguda suçu itiraf ederler. İşbirliği içinde oldukları kişiyi de açıklarlar. Bu kişileri Türkiye'de himaye edecek ve gerekli silah ve teçhizatı tedarik edecek kişi de Urfa mebusu Ali Saip Ursavaş olduğu iddia edilir. TBMM Harekete geçer ve Urfa mebusunun dokunulmazlığı kaldırılır. Sorgulamalar tamamlandıktan sonra olay mahkemeye intikal eder. Buraya kadar olaylar normal bir akış izler. Yani bir ihbar var, bu ihbarı değerlendiren güvenlik güçleri sınırı geçmekte olan suikast timini yakalar. Sorguda şüpheliler çözülür ve her şeyi itiraf ederler. Acaba gerçekten öyle mi?
- "Meçhul bir suikast" diyorsunuz. Vaktiyle yeteri kadar duyulmadı mı bu girişim? Ve neden gizli kaldı sizce? Üzerinde neden durulmadı ya da az duruldu?
- Atatürk'e suikast teşebbüslerinin hepsi 1926 İzmir suikast teşebbüsünün gölgesinde kalmıştır. Çünkü İzmir'de önlenen suikast teşebbüsünden sonra kurulan İzmir ve Ankara istiklal mahkemelerinde devrin bütün muhalif veya potansiyel muhalifler sorgudan geçirilmiş ve pek çok idam ve hapis cezaları verilmiş olduğu için etkisi yaygın ve derin olmuştur.
- Failler kimler, arkalarında kimler varmış? Aydınlatılmış mı tam anlamıyla olay?
- Toplam 16 kişi Ankara Ağırceza mahkemesine sevk edilmiş, bunların sekizi ilk celsede tahliye olmuş kalan sekiz kişi ise "Cumhurbaşkanına suikastta bulunmak için silahlı bir cemiyet kurmak" suçundan yargılanmaya devam etmiştir. Kitapta mahkeme safhası uzun bir bölümde anlatılmaktadır. Şüphelilerin ve şahitlerin neler anlattıkları görülebilir. Yargılananlar arasında en tanınan kişi dönemin Urfa mebusu Ali Saip Bey idi. Bütün bu soruşturma ve yargılamalar neticesinde olayın tam olarak açıklandığını düşünmüyorum.
ATATÜRK ÇOK İYİ KORUNUYORDU
- 1935 suikast girişiminde bazı devlet adamlarının adının da olaya karıştığını bildiriyorsunuz. Kimler onlar, nasıl karışıyor adları sukiasta?
- Urfa mebusu Ali Saip Ursavaş'ın ismi karışmış veya karıştırılmıştır. Mahkeme neticesinde beraat etmiştir. O zaman da konuşulmuş olduğu gibi onu sevmeyen ve ondan intikam almak isteyen kişilerin bu olayı onun adını karıştırmış olabileceğini düşünüyorum.
- Atatürk'ün etrafında onu suikastlardan ve benzeri olaylardan koruyacak yeterli bir güvenlik ve istihbarat ekibi var mıydı? Neler söylersiniz bu konuda?
Atatürk'ün hem yakınında hem etrafında ciddi bir koruma ekibi elbette vardı. Bu gibi ihbarlar olduğunda hem MİT hem de Emniyet'ten iyi yetişmiş personeller de Cumhurbaşkanlığı hizmetine veriliyordu. 1920-1938 arasında pek çok suikast teşebbüsüne rağmen Atatürk'e herhangi saldırıya imkan bulunamadığı göz önüne alındığında iyi bir koruma ve istihbarata sahip olduğunu söyleyebiliriz.
İNGİLİZ İSTİHBARATININ BEKLENTİSİ NEYDİ?
- Suikastın haberini veren İngiliz İstihbaratı kitaptan öğrendiğimiz kadarıyla. Neden sizce İngilizler ihbar ediyorlar? Onların çıkarı ne bu konuda? Sadece dostluk mu?
- İhbarın verildiği tarihte İngiltere'nin Doğu Akdeniz politikasında artık İtalya'ya karşı bir müttefik arayışı da söz konusudur. İhbarın bunu kolaylaştırıcı bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Yine suikast timinin Suriye ve Lübnan'da yani Fransız manda idaresindeki bölgelerde oluştuğu bilgisi ile Türk-Fransız ilişkilerinin de yara alması istenmiş olabilir.
- Atatürk'e yapılan diğer suikast girişimlerini anlatır mısınız, özetle? Hangi tarihlerde, neden, kimler girişimde bulunmuş. Kaç girişim olmuş. Hepsi aydınlatılabilmiş mi?
- Atatürk, Milli Mücadele'nin lideri olarak ortaya çıkmasıyla birlikte Türkiye'ye karşı hareket etmekte olan devlet ve örgütlerin hedefi haline gelmiştir. Milli Mücadelenin akamete uğraması için İngiliz istihbaratının, Rum ve Ermeni çetelerinin çeşitli teşebbüsleri vardır. Cumhuriyetin kurulmasıyla Cumhurbaşkanı seçilmesiyle beraber Atatürk hedef olmaya devam etmiştir. Bu teşebbüsleri değerlendirecek olur isek; burada hedefin sadece Atatürk'ün şahsı olmadığını ona yapılan bir suikast ile Türkiye'nin bir kaosa girmesi hedeflendiğini görüyoruz. Çünkü Cumhuriyetin ilan edilmesiyle beraber içeride ve dışarıda, Cumhuriyet'in ömrünün Atatürk'ün ömrüyle sınırlı tutanlar azımsanmayacak kadar vardı. Hedef Atatürk ile beraber Cumhuriyet'ti.