İstanbul'da üç nesildir "antika halıları, antika halılarla" tamir eden ailenin son temsilcisi Ramazan Yumuşak, tam 40 yıldır bu mesleği icra ediyor. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen ve antika değeri olan halıları tamir ediyor. Bazen de, ilgili ülkeye gidip aylarca kalıyor ve büyük bir maharetle, tarihi değeri olan halılara yeniden hayat veriyor. Aile işi, 1960'lı yıllarda Kapalı Çarşı'daki Ermeni ustalardan öğrenmiş. Ramazan Yumuşak, ailenin bu alandaki üçüncü temsilcisi.
TARİH KOKAN BİR MEKAN
Ramazan Usta'nın yeri, Bab-ı Ali olarak da bilenen Cağaloğlu'ndaki bir iş hanının üst katlarında yer alıyor. İçeri girer girmez, halılarla bezeli bambaşka bir dünyaya adım attığınızı fark ediyorsunuz. Üzerinde yüzlerce yılı barındıran halılarla karşı karşıya gelmek, heyecanlandırıyor. Ramazan Usta ile biraz hoş sohbetten sonra, 150 yıllık bir halının başına geçiyorum. Tığı, halının arasına nasıl yerleştirmem gerektiğini büyük bir özenle anlatıyor. Dile kolay tam 150 yıllık bir halı... Ortalama bir insan ömrünün iki katından bile fazla... Ola ki zarar veririm endişesiyle, tezgahın başında çok durmuyorum...
ÜÇÜNCÜ KUŞAK TEMSİLCİSİYİZ
Ramazan Usta ile sohbetimize kaldığımız devam ederken mesleğe 11 yaşında başladığını öğreniyoruz: "Bu işi dedem, babam ve ben olmak üzere üçüncü kuşak olarak devam ettiriyorum. Halı tamiri işini Türklerden önce, 1960'lı yıllarda Kapalıçarşı'da Ermeni ve Süryani ustalar yapıyordu. Sonra Aksaray'dan dedem geliyor. Türklerden başlayan üç dört kişiden biri. Ermenilerin yanında bu işe başlamışlar. Halı tamirinin merkezi Aksaray'dır. Bekir Ayan, benim annemin babası, ilk tamir ustalarından. Sonra babam geliyor memleketten."
YURT DIŞINDAN TALEP OLUYOR
"İki abim var. Birisi Avusturya'ya, digeri Japonya'ya gidiyor. Gittikleri yerlerde bu işi yapıyorlar. Yerel turistiklere merkezlere çok iş yapmıyoruz. Avrupa'dan, Amerika'dan gelen halıcı esnaflarına iş yapıyoruz. Yurt dışından gelip bizdeki esnaftan halı alanlara iş yapıyoruz. Biraz kalburüstü halılar. İş kalitenize göre de çevreniz de oluşmaya başlıyor. Amerika, İngiltere, Almanya'ya iş yaptık. Ama daha yoğun olarak Almanya ile çalıştık."
KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICISI
"Pandemiye kadar, Almanya'ya da gidip iş yapıyordum. İşin durumuna göre de kalıyordum. Şimdi iç müşterilere hizmet veriyoruz. Kültür Bakanlığı'nın açmış olduğu, 'Somut olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı' kartı var. Geçen sene ona başvurdum. Önce tabi yaptığınız işlerden sunumlar yapıyorsunuz. Daha sonra Ankara'ya mülakata çağırılıyorsunuz. Heyet sizi sınava tabi tutuyor. Onlar da bizi layık gördüler. Sanatçı kartını aldık."
KÜLTÜRÜMÜZDE OLDUKÇA ÖNEMLİ
Halı kültürünün, Türklerin ata topraklarından getirdikleri bir değer olduğunun altını çizen Ramazan Usta, "Oğuz boyundan gelen Türkmenler ve Azerbaycan Türklerinde oldukça çok yaygın. Çünkü göçebe ve yayla hayatında halı ve kilim en temel ürünlerdendi. Kimi zaman duvara asıyorlar, kimi zaman seccade hatta silah kılıfı olarak kullanıyorlar. Osmanlı döneminde ise özellikle Uşak tarafından saray halısı dokunmaya başlanıyor. Daha sonra 19. yüzyılda Feshane halıları dokunuyor. 1843'te Sultan Abdülmecid tarafından Fabrika- i Hümayün kuruluyor, orada Hereke halıları dokunuyor. Daha sonra 19.yy sonunda tasarımcı ve dokumacı Zarek Usta ile ünlü ipek Kumkapı halıları dokunuyor. Dünyada sayılı halılardandır ve çok değerlidir" dedi.
FAZLASIYLA SABIR İSTEYEN BİR İŞ
300 yıllık bir Türkmen halısı yapmıştım. Yurt dışındaydı halı sahibi. Koleksiyoncular, kesin olması için bunları karbon testine tabi tutuyorlar. Bizim tamir ederken kullandığımız malzemeler de çok eskidir. Orijinale yakın malzemeler ve eski ipler kullanırız. Örneğin eski kilimden. Çok eski kilimlerden alıyoruz o ipleri. Eski halıları, o yörenin halılarını bulup onun ipleriyle tamir yapıyoruz. Bizim işimiz bu. Bir halıya iki ay üç ay emek veriyoruz. İki üç ay o halıyla yatıp kalkıyoruz. O nedenle oldukça sabır gerektiren bir iş. Eski halıları bulduktan sonra söküyoruz, şampuanla yıkatıp yumuşatıyoruz, ütülüyoruz. Tekrar halıya kullanıyoruz ki iki yüzlük halıya dokusu uysun"
MESLEĞE ADANMIŞ BİR ÖMÜR
Dedesinin 1969'da gayrimüslim ustalardan öğrenerek başladığı mesleği babasının ardından devam ettirdiğini anlatan Yumuşak, "Dedem bu mesleği öğrenen iki Türk'ten biriydi. Kardeşlerimin yurt dışına gideceği anlaşılınca babam bana, 'Okumayı bırak, kendi elemanımız ol. Bu işi öğren' dedi. Çünkü başkaları işi öğrendikten sonra bırakıp gidiyordu. Ben de 1985'te 11 yaşamda okulu bitirip halı tamiri işine atıldım. O gün bu gündür de çalışıyorum" diye konuştu.