Bu yıl da İlim Yayma Vakfı Ödülleri, Türkiye'de akademik üretimin ulaştığı seviyeyi ve bilim insanlarımızın uluslararası alandaki iddiasını göstermesi bakımından dikkat çekici isimlere verildi. Sosyal bilimlerden mühendisliğe, sağlık bilimlerinden temel bilimlere uzanan geniş yelpazede üç önemli akademisyen, hem çalışmalarının özgünlüğü hem de sahalarına getirdikleri yenilikçi yaklaşımlarla ön plana çıktı.
Prof. Dr. Şener Aktürk'ün Avrupa tarihini yeniden okuyan derinlikli çalışması, Prof. Dr. Barış Bayram'ın yapay zekâ ve sensör teknolojilerinde çığır açan geliştirmeleri ve Prof. Dr. Özcan Erel'in bilim dünyasına yaptığı katkı, Türkiye'nin ilime yön veren vizyoner akademisyenler yetiştirdiğinin güçlü göstergesi niteliğinde. Ödül alan üç değerli akademisyenle keyifli bir sohbet ettik.
EN BÜYÜK AKADEMİK ÖDÜL
İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ödül töreniyle ilgili konuştu. Erdoğan, "2019, 2021ve 2023 yıllarında gerçekleştirdiğimiz ödül törenlerinde yüzlerce başvuru arasından çok değerli ilim insanlarımızı ödüllendirdik. Her bir başvuru, titizlikle yürütülen sekiz aşamalı bilimsel değerlendirme süreçlerinden geçti. Bugün rahatlıkla ifade edebiliyoruz ki: İlim Yayma Vakfı Ödülleri hem miktar hem de sistematik olarak Türkiye'nin en büyük akademik ödülüdür. Dünyanın da sayılı özgün akademik ödüllerinden biri haline gelmekte" ifadelerini kullandı.
AVRUPA'NIN KANLA YAZILAN TARİHİ
Sosyal Bilimler Ödülünü, "Not So Innocent: Clerics, Monarchs, and the Ethnoreligious Cleansing of Western Europe" başlıklı çalışmasıyla alan Prof. Dr. Şener Aktürk ise ödüle layık görülen çalışması için, "İspanya ve İngiltere'den İtalya'ya, Portekiz'den Macaristan'a kadar Batı Avrupa'da yüzyıllarca yaşamış kayda değer Müslüman ve Yahudi topluluklarının ne zaman, nasıl ve neden tamamen yok edildiğini yeni bir soykırım teorisi" diye tanımlıyor. Papalık liderliğindeki ruhban sınıfın 11. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşn Gregoryen Reformuyla hızla güçlendiğine dikkat çeken Aktürk, "16. yüzyılın ilk çeyreğindeki Protestan Reformuna kadar yaklaşık 470 yıllık bir sürede Batı Avrupa'da Hristıyan olmayan ve hatta Katolik mezhebinden olmayan tüm toplulukların yok edilmesi konusunda hükümdarlara baskı yaptı. Müslümanlar başta olmak üzere Hıristıyan olmayanları yok etmeyen hükümdarlar aforoz edildi, tahttan indirildi ve hatta ülkelerine karşı Papalık tarafından Haçlı Seferleri düzenlendi. Böylece Papalık liderliğinde Katolik Kilisesi'nin ısrarlı çabalarıyla bugün Batı medeniyeti olaak bildiğimiz Batı Avrupa ülkelerinin hiçbirinde tek bir Müslüman şehri, kasabası, köyü ve cemaati kalmayınca dek tüm Müslümanlar ve Yahudiler yok edildi" diye konuştu.
Avrupa'nın müslüman geçmişinden de söz eden Aktürk, "Müslümanlar yüzyıllarca Sicilya'da ve İspanya'da nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları, Portekiz'den Macaristan'a kadar pek çok bölgede yaşadıkları halde Batı Avrupa'nın Müslüman geçmişi unutturuldu ve günümüzde Müslümanlar Avrupa'ya sonradan gelmiş yabancıJ topluluklar olarak dışlanıyor,
BATI'DA İSLAM'IN İZLERİ
Avrupa'nın tarih boyu sadece Hristiyan yurdu olduğu iddia ediliyor. Oysa nasıl Hz. İsa peygamber Filistin'de yaşadığı halde Hristiyanlık Ortadoğu'dan Anadolu üzerinden Avrupa'ya geçtiyse, İslam da ortaya çıktığı ilk yüzyıldan itibaren Güney ve Batı Avrupa'da yayıldı, Avrupa'nın yerlisi çok sayıda Müslüman oldu" dedi.
Ödülün çalışma alanlarının görünürlülüğünü artırdığına değinen Aktürk, "İlim Yayma Vakfı'nın Sosyal Bilimler alanında böylesine değerli bir ödül ihdas etmesinin ve benim çalıştığım siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında bir eseri ödüle layık görmesinin bu alanlarda çalışan akademisyenleri teşvik edeceğini düşünüyorum. Böylesi büyük ödüllerin çok önemli bir işlevi ödül verilen mesleklerin ve çalışma alanlarının toplumsal görünürlüğünü ve saygınlığını artırmaktır" ifadelerini kullandı.
HAYATA DOKUNUYOR
Prof. Dr. Özcan Erel; kolay uygulanabilir, güvenilir, düşük maliyetli ve otomasyona uyumlu kolorimetrik TOS yöntemi ve ölçüm kiti geliştirmesi dolayısıyla ödüle layık görüldü. Erel, "Bilimsel çalışmalarımın ortak noktası, laboratuvarda üretilen bilginin doğrudan insan sağlığına ve günlük yaşama aktarılabilmesidir. Uzun yıllardır oksidatif stres, antioksidan kapasite ve biyokimyasal analiz yöntemleri üzerine yoğunlaştım. Özellikle çok sayıda ve farklı kimyasal özelliklere sahip oksidan moleküllerinin tek tek ölçülmesindeki pratik güçlükleri aşmak amacıyla, numunedeki toplam oksidan yükünü güvenilir, hızlı ve uygulanabilir biçimde ölçebilen yöntemler geliştirdik. Geliştirilen ölçüm yöntemi yalnızca akademik düzeyde kalmamış, aynı zamanda teknolojik olarak hazır kullanım ölçüm kitine dönüştürülmüştür. Günümüzde bu kit, yerli ve yabancı birçok firma tarafından üretilmekte ve dünya genelinde laboratuvarlarda aktif olarak kullanılmaktadır" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN NOBELİ OLARAK GÖRÜLÜYOR
Türkiye'nin en etkili ödüllerinden birini almanın mutluluğunu yaşadığını kaydeden Erel, "Açıkçası böyle büyük bir ödülü özellikle beklediğimi söyleyemem. Bir bilim insanı için asıl motivasyon, yürüttüğü çalışmanın bir hastaya, bir hekime ya da bir laboratuvara somut ve gerçek bir fayda sağlayabilmesidir. Bununla birlikte, Türkiye'nin en prestijli ve en etkili bilim ödülü olan İlim Yayma Büyük Ödülü'ne layık görülmek, benim için büyük bir onur olduğu kadar, bilime ve topluma karşı taşıdığım sorumluluk duygusunu da derinleştirmiştir" dedi.
SORUMLULUĞUM DAHA DA ARTTI
Ödüllerin genç araştırmacılar için ilham kaynağı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erel, "Bilim, uzun soluklu bir yolculuktur ve bu yolculukta manevi destek en az maddi imkanlar kadar kıymetlidir. İlim Yayma'nın ilme ve ilim insanına verdiği değer, genç araştırmacılar için güçlü bir ilham kaynağıdır. Bilime yapılan yatırım, aslında insanın kendisine yaptığı yatırımdır. Bu ödül, bilimin topluma dokunan yönünü güçlendirme sorumluluğunu daha da artırmıştır" dedi.
DAHA VERİMLİ DAHA GÜVENLİ BİR TEKNOLOJİ
Mühendislik, Sağlık ve Doğa Bilimleri Ödülü'ne, yapay zeka uygulamalarını, akıllı sensörleri ve veri işleme sistemlerini daha hızlı ve verimli hale getiren MEMS nöristör yapısı geliştirmesi dolayısıyla Prof. Dr. Barış Bayram layık görüldü. Bayram çalışmalarının içeriğini şu sözlerle açıkladı:
Ödül laboratuvarımızda iğneyle kuyu kazar gibi geliştirdiğimiz ve 18 yıllık bir Ar-Ge serüveninin ürünü olan 'MEMS Nöristör' teknolojimize layık görülmüştür. Günümüz bilgisayarları, veriyi işlemci ve bellek arasında sürekli taşıyarak muazzam bir enerji israfına yol açıyor ve yazılımsal açıklar nedeniyle siber saldırılara maruz kalabiliyor. Bizim geliştirdiğimiz aygıt ise, tıpkı insan beyni gibi veriyi olduğu yerde işliyor. Bunu yaparken, literatürde yer alan rastgele çalışan malzemeler değil, ODTÜ'de geliştirdiğimiz ve 'Kapasitif Mikroüretilmiş Ultrasonik Çevirgeçler' adını verdiğimiz, nanometre hassasiyetinde titreşen membranlar kullanıyoruz. Bu membranlar, kuantum fizik yasalarına göre çalışıyor. Daha da önemlisi, bu aygıt fiziksel bir 'güvenlik kilidine' sahip ve kötü niyetli yapay zeka etkilerine karşı korunumludur. Yani hem 1 milyon kat daha verimli hem de fiziksel olarak 'güvenlik korunumlu' bir teknoloji sunuyoruz."
ASLA REHAVET GİRMEME SEBEP OLMAZ
Ödülün onur verci olduğunu kaydeden Prof. Bayram, "Şeyh Edebalı'nın 'Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz' öğüdünü şiar edinmiş biri olarak, ektiğimiz tohumların yeşerme vaktinin geldiğini hissediyordum. Ödülü alırken, sadece şahsımı değil, yuvam olan ODTÜ'yü, bana destek veren devlet kurumlarını ve laboratuvarda sabahlayan öğrencilerimi temsil ettiğimi hissettim. Bu ödül benim için bir rehavet sebebi değil, tam tersine bir katalizördür. Üzerimizdeki sorumluluk artık daha büyük" dedi.