Şair, yazar, ressam ve daha bir sürü şey Nermin Bezmen ve eski manken, oyuncu, eski yarışçı, bir zamanlar işadamı Tolga Savacı birlikteliği son zamanların en sürprizli haberiydi. Nermin Bezmen büyük aşkı, kocası Pamir Bezmen'in vefatından sonra yazdığı yepyeni kitabı
Gönderilmeyen Aşk'la birlikte, bu birlikteliği de açıkladı. Uzun zamanlar sonra gündemimize oturan Tolga Savacı ile sohbete oturmanın tam zamanı... Tolga Savacı saçlarına aklar düşse de 27 aylık baba da olsa, sanki hâlâ o eski, bir nevi yerli malı Tom Cruise. Genç haline makyaj yapmışsınız da, yaşlandırmışsınız gibi son hali. Ruhu da öyle gibi. Kendi halinde, pek kibar, pek beyefendi bir insan. Trafik Düzenleme Sistemleri işine girip şirket de kursa, otelcilik de yapsa, özünde oyuncu. Tolga Savacı ile Kadıköy'de, ablası Sibel Savacı ve bir arkadaşının iki aylık restoranı A'la'da buluşuyoruz. Yeni projeleri hayata geçene kadar A'la'da Tolga Savacı. İki yıl Dalyan'da işlettiği butik otel sebebiyle bu işlerde tecrübeli. Söylediğine göre mutfakta çok iyi. Oğlunun yoğurdunu bile kendi elleriyle yapıyor. Geçmişten bugüne Tolga Savacı ve Nermin Bezmen'le olan birlikteliği üzerine, A'la'nın mini terasında, başlıyoruz sohbete.
-
Sapık,
Sekreter, Tapılacak Kadın 80'li yıllarda oynadığınız filmlerden birkaçı. O yıllar Türk Sineması'nın fena dönemleri. Sizin şanssızlığınız biraz da o döneme denk gelmeniz mi?
- O dönem çok ciddi bir sansür vardı. O kadar katı kurallar vardı ki. Devlet memuru, avukat, doktor vs bunlar işlenemez. Hata yapmaz onlar. Geriye 'çocuk kızı sever, kız çocuğu sever ve olaylar gelişir,' kalıyordu.
-
Bir nevi Türkiye'nin Tom Cruise'u gibiydiniz siz o dönem. Deri ceketler falan...
- İtalya'da modellik yaparken de Marlon Brando'nun gençliğine ve Anthony Delon'a çok benzetiyorlardı. Bu nedenle, İtalya'da girmesi zor olan mekânlara gidebiliyordum.
-
Ferzan Özpetek'in size Harem'de teklif ettiği gey rolünü kabul etseydiniz belki değişirdi işler...
- Sean Penn'in oynadığı
Milk filmini seyrettiğim zaman yüzde 100 emin oldum rolün hakkını veremeyeceğime. Tekliften iki ay sonra çekimlerine başlandı
Harem'in. Sean Penn belki bir yıl o insanları inceledi. Belki de içinde vardı, beni ilgilendirmiyor, ama inanmış ve dört dörtlük oynamış.
-
Bir yazarla birlikte olmak zordur. Sürekli gözler yazar. Hatta gözlemekle kalmayıp yazar. Sizde oluştu mu böyle bir duygu; 'Şimdi beni de yazar mı acaba?' gibi.
- Yok. O tür paranoyalarım yok. O zaman çok zor geçer hayat. Aktör de çok iyi gözlemcidir bu arada. Birileri de belki diyordur ki; 'O aktör. Ben olsam cesaret etmezdim.' Belli bir şeyleri yaşamış insanların hâlâ oyun oynamaması lazım.
GÜÇLÜ KADINDAN KORKMAM
- '
Kadınları anlayamazsınız,' muhabbetini sık yapıyor erkekler. Siz anlar mısınız?
- Amerikalı bir yazarın çok güzel bir sözü var; 'Kadınlar anlaşılmak için değil, sevilmek için yaratılmışlardır.' Anlamanız gerekmiyor. Anlayamazsınız, çünkü aynı lisanı konuşmuyorsunuz. Kadınlar dünü ve yarını yaşadıkları için huzursuz. Erkekler de bugünü yaşadıkları için düşüncesiz olurmuş. Onları cazip kılan da o.
-
Genelde 'bayan' demeyi tercih ediyorsunuz. Pek çok kadın haz etmez bu durumdan.
- Herkes istediğini desin. Ben bayan demeyi seviyorum. Bir küfür değil ki bayan. Kötü bir şey değil ki. İnsanın biraz kendiyle barışmasıyla ilgili. Erkeklerde de vardır 'Bıyıksız erkek olmaz,' diye mesela, neden olmasın? Bir tıraşlık bir şey mi erkeklik?
-
Siz mesela tırnak içinde çok 'parlak' bir aktördünüz...
- Ben kız kardeşim sayesinde kendime çok erken bakım yapmaya başladım. Deodorant kullanırdım, krem kullanırdım. O zaman su topundaki arkadaşlarım gülerlerdi; 'Erkek adam deodorant mı sıkar?' diye. Niye sıkmasın kardeşim, ter mi kokayım yani?
-
İlk eşiniz, Yaşar Kemal şahitliğinde Aylin Livaneli. Görüşüyor musunuz hâlâ?
- Tabii. Son derece alçakgönüllü, sıcakkanlı bir insandır Aylin, hâlâ arkadaşız. Kitap yazıyor, araştırmalar yapıyor.
-
İkinci eşiniz de çocuğunuz annesi Özlem Hanım. Özel bir yeri var mı bütün kadınlar arasında?
- Çocuğumun annesi sonuçta. O da canla başla oğlunu en iyi şekilde yetiştirmek için uğraşıyor. Çocuk sebebiyle görmeniz gereken, ilişkilerinizi her zaman saygılı ve ılık tutmanız gereken bir insan.
-
Son dönem yaşadıklarınız için bir planlama yaptınız mı, bir bedel listesi çıkardınız mı?
- Tabii. Hele de sorumlu olmak zorunda olduğunuz, bundan da çok keyif aldığınız bir çocuk varsa. Çünkü 'Ben geleceğim,' diye mesaj atmadı çocuk bize. Dalyan'ın bir hediyesi oldu bize. Teşekkür ediyorum Dalyan'a da, Özlem'e de.
-
Bir de hız tutkunuz var sizin. Yarışçıydınız bir dönem. Niye bıraktınız?
- Ekonomik sebeplerle. Çok pahalıydı. Türkiye şampiyonu olduktan sonra bile sponsor bulamayınca...
-
En ekonomik adrenalin aşk değil mi?
- En ekonomik adrenalin motosiklet. Daha bindiğiniz an başlıyor. Aşk başka bir şey salgılatıyor. Belki ilk başlarda, bir şeyler netleşene kadar olabilir.
-
Güçlü kadın korkutur mu sizi?
- Hiç korkutmaz. Ama güçlü olduğunu zanneden kadının güçlüyü oynaması çok kötü. Kendine güvenen, kendini bilen bir kadın niye korkutsun ki?
ARAMIZDA BÜYÜK YAŞ FARKI YOK Kİ!
-
Bu ilişki ne öğretir size?
- Bilemem, zaman gösterecek.
-
Bayağı bir şey öğretebilir...
- Çok öğrenmeye ihtiyacım varmış gibi buldunuz galiba beni.
-
Yok canım, Nermin Bezmen çok marifetli, gustosu yüksek bir kadın diye sordum.
- Tabii ki hayatta yaşadığınız her şey iyisiyle kötüsüyle bir şey öğretiyor. Önemli olan öğrenmeye çalışmak.
-
60 yaşında bir erkek 20'li yaşlarda kadınlarla birlikte olduğunda pek sesleri çıkmıyor insanların. Kadın genç bir erkekle olduğunda garipseniyor durum.
- Nermin'le aramızda o kadar büyük bir yaş farkı yok. 10 yaş.
-
Genel kanıdan bahsediyorum.
- O biraz var evet. İnsanlar kendi yapamadıklarını, cesaret edemediklerini yapanları çok fazla sevmez. Büyük bir ihtimalle tahmin ediyorum sizin dediğiniz gibi bir ilişkide en büyük tepki, kendi bayan arkadaşlarından gelecektir. Tanımayanlardan da değil, özellikle tanıyanlardan.
-
Kadınlar kadınları kıskanıyorlar yani?
- Kendi aralarından birinin sıyrılması, oturup herkes dertlenirken birinin kendine bir çözüm geliştirip çıkması, onların başarısızlıklarını ve cesaretsizliklerini hatırlattığı için böyle olur.
Nermin'in kitabını daha bitiremedim
-
Nermin Bezmen'in kitabında 'Aşka âşık olma,' hali bayağı kutsal bir duygu gibi. Siz de aşka âşık insanlardan mısınızdır, aşk olmadan yaşayamayan?
- Aşka âşık olduğumu sanmıyorum. Âşık olayım diye bir arayışım da hiçbir zaman olmadı. O, hiç tahmin etmediğiniz zaman yaşayabileceğiniz bir duygu. Sonrasında devam etmesi de, o çiftin ne kadar kendileri olduklarıyla alakalı.
- Gönderilmeyen Aşk'ı okuduğunuz kadarıyla nasıl buldunuz?
- Anlatımını çok beğendim. Wilbur Smith, Mario Simmel gibi. Onların romanlarını da çok severdim. Bir yeri öyle bir anlatıyorlar ki mesela, insan gitmese de yaşıyor.
- Bu kadar kolay okunan bir kitabı neden bitirmediniz bu arada hâlâ?
- Yoğunluk... Burayı yeni açtık ve kardeşim Sibel'e söz verdim, ayağa kaldırana kadar yardım edeceğim. Sabahleyin kahve içerken arada okuduğum beş sayfa günüme renk katıyor. O moralle geliyorum, arkadaşlara yardım ediyorum.
- Büyük bir aşkın üzerine kurulmuş bir aşk ne hissettirir size?
- Hiçbir şey. Oturup kimsenin geçmişiyle ilgili düşünemezsiniz ki. Karşınızdaki insan 18 yaşında genç kız da olabilir, o da hiçbir şey yaşamamış bir insan değil ki. Bir geçmişi var. İlişki manasında değil sadece; ailesi var, okulu var, hepsiyle beraber o maceraya atılıyorsunuz. Hayatı biri sizinle öğrenmeye başladığı zaman devamlı bir öğretmen rolü üstleniyorsunuz farkında olmadan. Kişiliği oturmuş bir insanla birlikte paylaşmaya çalışıyorsunuz hayatı.
Kadın gibi kadın olmak nasıl bir şey?
- Nermin Bezmen'le bir senaryo üzerinde çalışıyorsunuz bildiğim kadarıyla. Birlikte mi yazıyorsunuz?
- Onun senaryoyla ilgili çalışmaları var. Birkaç tanesi üzerinden toplayıp yazmaya çalışıyor ama ben mektup dahi zor yazarım. Ama çok güzel özetlerim. O yüzden biri yazabildiğinde hayran oluyorum. Yapamadığım bir şeyi yaptığı için saygı duyuyorum.
- O zaman Nermin Bezmen yazacak, siz oynayacaksınız.
- İnşallah. Önemli olan ona bir yapımcı bulmak. Bir de tabii o senaryo seyircilerin beklentilerine hitap eder mi, gibi meseleler var.
- Kitapları o kadar çok satan bir yazarın senaryosu da sevilir herhalde.
- Belki ama bir filminin kendini kurtarması için gerekli olan seyirci sayısı 400 binden başlıyor.
- Sinema filmi mi, dizi mi?
- Önce hikâyenin iskeleti oluşturulacak. Ondan sonra belki yapımcılar da fikir verecek; bu bir dizi mi yoksa film mi olur diye...
- Nasıl tarif edersiniz Nermin Bezmen'in kafasını?
- Aynen kitabında gördüğünüz gibi, çok açık beyin olarak. Çok açık.
- Nermin Bezmen için 'Kadın gibi kadın,' diyorsunuz. Nasıl bir şeydir bu kadın gibi kadın?
- Ben kadına zarafetin çok yakıştığına inanıyorum. Olabilir, kadın güzel olmayabilir, kusuru, özrü olabilir ama zarafet çok önemli bir şey. Yürümesi, oturması, kalkması, kızdığı zamanki tepkileri... Ben demiyorum ki kendini böyle bir maskeye sok. Kadın bunu doğal olarak yaşayabilip yaşatabiliyorsa kadın gibi kadın oluyor. İçinde hissedip kadınlığından keyif aldığında, kadınlığını hissettirebiliyor. Tabiatın canlılara verdiği bir rol var. Dişi aslan avlanıyor, yavrularına bakıyor, erkek aslan da büyük tehlikelerde ortaya çıkıyor. Tabiatta genelde bir denge var.
Yemek zevkimiz tutuyor
- Pek çok insan büyük bir sürpriz oldu Nermin Bezmen- Tolga Savacı ilişkisi.
- Oldu. Benim için de sürpriz oldu. Hiç hazır olmadığım bir dönemdi. Nermin'in de düşünmediği, hazır olmadığı bir dönemdi. Hayat işte...
-
Bir elektrik neticesi yani?
- Tabii, bir an...
- İlk bakışta aşk mı diyelim?
- Yok. O da beni daha evvelden şahsen tanımasa da tanıyordu. Benim de tanıdığım, takdir ettiğim bir sanatçı...
- Çevrenizdeki insanlar ne diyor bu ilişkiye?
- Genelde olumlu tepkiler. Destekleyici.
- Ablanız Sibel Savacı ne diyor?
- Hiç bunları konuşmuyoruz. Bu konuda benim düşüncelerim önemli. Başkalarının onaylaması, tasdik etmesi hoş bir şey ama en önemlisi, bir şeyi paylaşan iki insanın düşünceleri.
- Sizi Nermin Bezmen'de en çok etkileyen neydi?
- Kişiliği.
- Ortak zevkleriniz neler?
- Yemek zevklerimiz çok tutuyor. Onun da mutfak tarafı çok kuvvetlidir. Müzik zevklerimiz biraz farklı, ama çok keskin olmadığı sürece ben her müziği dinlerim. Onun da bilmediği, benim sevdiğim müzikler var. Yaşadıkça öğreniyorsunuz. Hayat briç gibi. Öğrenciyken brice merak sarıp Dünya Briç Şampiyonu'nun kitabını aldım. 'Ben 18 yıllık acemi bir briç oyuncusuyken,' diye başladığını görünce kapattım. Hâlâ briç bilmiyorum.