Bipolar bozukluk, bir duydurum bozukluğudur. Bu ruhsal bozukluğa; cinsel istek düzeyinde düzensizlik, yeme davranışında bozukluk, dürtü kontrolünde bozulma eşlik eder. Ataklarla seyreden, yineleyici bir hastalıktır.
Bu sorusu her ikisi de olarak cevaplanabilir. Psikolojiktir; çoğunlukla çocukluk çağında yaşanan travmalar ve stresör olarak nitelendirilen yaşamsal olaylarla ilişkilendirilir. Nörolojiktir; beynin yapısı ve işleyişi üzerinde birtakım etkileri vardır. Bipolar bozukluk aynı zamanda biyolojik olarak da nitelendirilebilir. Hormonal sebeplerle ilişkilendirilmesi mümkündür ve genetiktir. Nesilden nesile aktarılır.
Bipolar bozukluk tedavisi 3 ayrı basamakta değerlendirilir. Hastalık belirtilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik gerçekleştirilen tedavi akut dönem tedavisidir. Bu dönemi, hastalık belirtilerinin yaşanmadığı dönemin tutarlı bir şekilde gözlenmesi takip eder. Üçüncü basamakta ise koruyucu tedavi söz konusudur. Bu aşamada yeniden atak geçirilmesini önlemek hedeflenir. Kesin tedavi derken bir daha atak geçirmemek kastediliyorsa üçüncü dönemdeki koruyucu dönem tedavisinin amacı budur, bu tedavi süreci istisnalar haricinde ömür boyunca sürdürülür.
Bipolar tanısı konulmuş kişiler, hasta olarak damgalanmamalı, kendi kararları ve arzuları olan bireyler olarak görülmelidir. Nitekim hastalık dönemleri dışında normal bireyler gibi yaşamlarını sürdürürler. Bu noktada önemli olan atak geçirilen dönemle, iyilik halinde geçirdikleri dönemin doğru bir şekilde ayırt edilmesidir. Hastalık belirtisi olduğu düşünülen bir eylem karşısında doğru iletişim kurulmaya çalışılmalı, doktor görüşü alınmalıdır. Bu eylem çevreye karşı bir tehlike içeriyorsa, muhakeme yeteneğinde bozukluk söz konusu ise yatarak tedavi gündeme getirilmeli, acilen bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.