Turgut Özal'a yakınlığıyla da tanınan Kürt siyasetçi Nurettin Yılmaz, 1980'lerde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşadığı işkenceyi şöyle anlatıyor: " (Arkamıza) cop sokuyorlardı. Eğer bıçak verseler kendimi öldürürdüm. Bomba olsa kendimi ve onları patlatırdım. Yedi çocuğum olmasaydı Diyarbakır'daki işkencelerden sonra kendimi rahatlatmak için ben de dağa giderdim." ( Neşe Düzel ile röportaj, Taraf, 24 Kasım )
70 yaşındaki Yılmaz, ardından insanın yüreğini daha da burkan bir şey söylüyor:
"Ben çok, çok işkence gördüm. Artık ' çok' kelimesinden de sıkıldım. ' Çok' kelimesi gerçeği anlatmıyor."
İşkence anıları başlı başına sarsıcı öykülerdir. İnsan bir an için boş bulunup "bundan ötesi var mı" diye düşünür bir an.
Var işte: "Çok" kelimesinin yetersiz kaldığı durumu hayal edebilir misiniz?