Geçen gün Kemalist bir kadınla lokantada yan masa sohbeti ederken, önümdeki büyük şarap kadehini sıkı sıkı tuttum.
Çünkü 6-7 Eylül (1955) Olayları, Ergenekon, Davos Çıkışı filan hakkında hiç hoşuna gitmeyen laflar ediyordum. Yaftalanmam an meselesiydi.
Bir kere damgayı vurdu mu, dediklerim bir kulağından dahi girmeden uçup gidecekti.
Şarap kadehi ise bunu engelliyor, ona göre aramızda ortak bir payda oluşturuyordu. Benim içinse bir paratonerdi!
Bu akıl yürütme biçimi çok yaygın. Mesela sizinki, eskiden erkek dergisi editörlüğü yaptığım, içki içtiğim için Kemalist olmam gerektiğini sanıyor.
"Böyle bir insan, nasıl olur da üniversitede türbana 'Evet' der" diye soruyor kendine. Sonra da bu ve benzeri fikirleri avanta lavanta için savunduğumu iddia ediyor.
Ancak muhallebiye dönmüş bir beyin böyle çalışır. "İçki içen, dindarın hakkını savunamaz" diye bir kural mı var? Çıktım çıktım diye höyküreceğine iki kitap oku a zıpçıktı!