Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

'Kemalist Cumhuriyet'ten 'Demokratik Cumhuriyet'e geçiş sancıları bunlar

Bu "üniversitede türban" konusunda anlaşılmayan bir nokta var. Bence önemli. Biraz açalım...
Temel soru şu: "Madem hiçbir yasa, 'üniversiteye türbanla girilemez' demiyor... Türban neye dayanarak yasaklanıyor?"
Evet, böyle bir yasa yok. (Dolayısıyla cezası da yok.)
Ama YÖK'ün ve üniversitelerin Kemalist yöneticileri, "diğer yasalardan hareketle" böyle bir yasağı uyguladılar.
Eğer bir paralellik kurarsak... Olay Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) içerik denetlemesi yapmasına benziyor.
AYM'nin Anayasa değişikliklerinin içeriğini denetleme yetkisi kesinlikle yok (Bakınız:
148'inci madde).
Ancak mahkeme "yorum yoluyla" içerik denetlemesi yaparak Anayasa değişikliklerinin içeriğine müdahale ediyor.

***
Benzeri bir biçimde, akademik bürokrasi de (elbette askeriyenin ittirmesiyle) "yorum yoluyla yasak" getirdi.
Olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dek yansıdı. Mahkeme, özetle, "Mevcut yasalarınız böyle bir yoruma izin veriyor; yasalarınızı değiştirmelisiniz" dedi.
Yani Kemalist rektörlerin uyguladığı türban yasağının önüne geçmek için bazı yasaların değişmesi gerekiyordu.
Aksi halde herhangi bir Kemalist rektör, bugün olmazsa yarın, aynı yasağı uygulayacaktı...
Tam da bu nedenle, Şubat 2008'de, Meclis'in 411 oyu ile Anayasa değişikliği yapılarak kıyafet serbestliğinin altı çizildi.
Ancak AYM'de çoğunluğa sahip olan Kemalistler, CHP'nin başvurusu üzerine 10'uncu ve 42'nci maddelerde yapılan o değişiklikleri iptal etti.
***
Derken referandum sonrasında siyasi atmosfer değişti. CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bazı olumlu sinyaller verince, daha önce türbanlıları üniversiteye (yerleşkeye, sınıfa) sokmayan bazı rektörler tutum değiştirdi.
Yasayla değil uygulamayla konulmuş olan yasak, birçok üniversitede kaldırıldı.
Ancak AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın, "Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan, statükonun kibirli mensupları" dediği kesim kolayca teslim olmayacak.
Çünkü türban üzerinden laikliğe... Oradan da "tehdit edilen hayat tarzları" temasına atlıyorlar...
Böylece hem hukukçuları harekete geçirebiliyorlar, hem de laikçi orta sınıfları...
Hukukçular Anayasa'nın değiştirilemez maddelerinden, Atatürk'ten filan bahsederken...
Laikçi zümreler de, "Türban serbest olursa, açık öğrencilere baskı yapılır" diye laf dolaştırıyor.

***
Not: Bu saçma iddiayı Tarhan Erdem gibi aklı başında kişilerden bile duyuyoruz.
"Saçma" çünkü bu toplumda kadınlar zaten yüzde 65-70 oranında başını örtüyor.
Hal böyleyken, niye diğer 30-35'lik kesim örtünmeye zorlanmıyor? Sokakta olmayan bir baskı, üniversitede niye olsun?
Aslında bu kişilerin fikir filan ürettikleri yok. Tek yaptıkları, böyle uydurma laflarla, bazı kızların eğitim hakkını elinden alarak siyasi saflaşma yaratmak...

***
Nerede kalmıştık? Evet... Defalarca dikkatinizi çekmeye çalıştığım gibi statükonun kibirli temsilcileri işte tekrar harekete geçti.
Sabih Kanadoğlu malum çevrelere akıl vermeye başladı... Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya uyarı adı altında yine tehditlere girişti.
CHP ise değişmeyeceğini gösterdi ve türban serbestliğini; "dokunulmazlıklar", "seçim barajı" ve "YÖK meselesine" bağlayarak pazarlık konusu haline getirdi.
Önce AKP ile itişecek, çekişecek, sonra da "İktidar partisinin uzlaşmaz tutumu yüzünden anlaşamadık" deyip işin içinden sıyrılacaklar.
Özetle: Kemalistlerin direnç noktalarını kırmadan bu iş hallolmaz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA