Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Fazıl Say: Ayıba karşılık adaletsizlik

Dün bir arkadaşla sohbet ediyorduk: "Bugün futbol yazmışsın..." dedi.
Asık bir yüz ifadesiyle cevap verdim: "Futbol yazısı değil ki o..." Şaşırdı: "İyi ama Eskişehirsporlu Necati'nin yaptığı bir hareketten söz ediyorsun..."
Bir yere varamayacağımızı hissettim. "Yazıyı bir daha oku" deyip yürüdüm.
Sadece arkadaşım değil okuduğunu anlayamayan.
Onun gibisi sürüyle bu ülkede...
Halbuki dünkü yazı, hak dağıtımıyla ilgiliydi. Dünyevi bir hak dağıtım sistemi ile dini bir sistemin birbirine karıştırılmaması gerektiğinden söz ediyordu.

Oku! (Ama anlayarak)
İlk kez uzun yıllar önce, sınavlara hazırlanırken karşıma çıkmıştı, okuduğunu anlama ile ilgili sorular: Mehmet o sabah niye telaşlıydı? Ahmet, Mehmet'e niye kızdı? Mehmet, Ahmet'ten özür diledi mi?
Çok şaşırmıştım: Ne yani, bir-iki paragraflık basit bir metni dahi anlayamayanlar mı vardı? Yok artık!
Sonradan gördüm ki varmış! Hem de sürüyle... İki-üç kere okumalarına rağmen metinde neler anlatıldığını anlayamıyorlardı.
Bu yüzden milli eğitim bakanlarına defalarca çağrıda bulundum: "Öğrencileri malumat bombardımanına tutmayın...
Öncelikle okuduklarını anlamalarını sağlayın..."
Böyle dedim ama benim de kuşkularım var: Mesela haftada beş saat, okuduğunu anlama dersi koysalar... Gençlerin bir kısmı yine anlamayacak herhalde. Olmadı mı olmuyor.
Kıssadan hisse: İşyerinizde okuduğunu kavrayan elemanlara ihtiyacınız varsa... Anlamayanları hemen gönderin.
Çünkü gelişmelerini beklemek emek, zaman ve para kaybı... Hem sizin için, hem onlar için...

Online kavgalar

Bitmedi... İngiltere'de yapılan bir araştırma... Birbirlerini tanıyan kişilerin yaptığı "online" sohbetlerin, beşte iki (yüzde 40) oranında kavga ve küsüşmeyle sonuçlandığını gösteriyor.
Tatlı tatlı başlayan arkadaş sohbeti, bir süre sonra ekşiyor ve giderek acılaşıyormuş...
Bence bu yüksek oranın ortaya çıkmasında, derdini anlatamama kadar okuduğunu anlamama da önemli bir rol oynuyor.
Galiba yüz-yüze iletişim insanları daha anlayışlı ve nazik olmaya itiyor.
Online iletişimde ise karşımızda somut bir insan yerine birtakım yazılar bulunduğu için daha müsamahasız olabiliyoruz.
Sanırım geldiğimiz bu son nokta bizi Fazıl Say meselesine de bağlıyor...
Öncelikle belirteyim: Ben Fazıl Say'ın internette yazdıklarını doğru bulmuyorum.
Ayıp ediyor. Ancak bu nedenle ona ceza verilmesine de karşıyım. Fazıl Say birilerini rencide etmiş olsa bile, ona da ne hakaretler edildi.
Yani bir nevi kısasa kısas oldu ve bitti. Bırakın ceza kesilmesini; böyle bir davanın kabulü bile Say'a karşı adaletsizliktir. (İki kişi küfürleştiğinde, sadece birine ceza verilir mi?)
Neyse... Öte yandan, Fazıl Say vakasını, bir online iletişim kazası olarak da görebiliriz: Karşısında etli-canlı bir dindar kişi olsaydı, yani offline sohbet etseydi, eminim o sözler ağzından çıkmazdı.
Not: Beni, Fazıl Say gibi saçma laflar eden bir adamı savunmak zorunda bırakanlara da yuh olsun yani!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA