Mark Zuckerberg dünyada milyonlarca kişiyi birbirine bağlayan sosyal web ağı Facebook'un yaratıcısı ve CEO'su.
Geçtiğimiz yıl dünyanın en zengin genci olan Zuckerberg İstanbul'a gelmiş!
Bunda da ne var demeyin, tabi ki İstanbul'a her yıl milyonlarca turist geliyor ve bunların onlarca hatta yüzlercesi bizim meşhur olarak nitelendirebileceğimiz cinsten. Ancak hangisi 600 milyon insanı birbirine bağlıyor. Bir düşünün Facebook bugün internet üzerinde en çok kullanılan üç web sitesinden biri ve 600 milyonun üzerinde kayıtlı üyesi var. Tüm bunların yaratıcısı Zuckenberg Turkiye'ye geliyor, geziyor, fotoğraflar çekiyor ancak kimsenin haberi yok.
Halbuki, Zuckerberg'in üniversitelerimizde konuşma yapması, gençlerimizle bir araya gelmesi eminim ki bir çokları için ilham verici olurdu. Haberi okuduktan sonra kendime sormuştum, hadi hiçbir devlet görevlisi Zuckenberg'in ülkemize girdiğini fark etmedi mi, yolda da kimse tanımadı mı? Girdiği kafelerde ve ya gittiği popüler mekanlarda nasıl oldu da farkına varılmadı?
İlginç!
Neyse ki bizim eksikliğimizi Zuckerberg kapamış ve kendine ait Facebook sayfasında Türkiye'ye yer vermiş. İstanbul'da çektiği fotoğraflar ve hatta ince belli çayımızı bile sayfasına taşımış.
Şimdi gelelim Felix'in hostesine...
New York'a yolu düşen Türklerin kutsal mekanlarından biri Felix.. Soho'nun popüler restoranları ve ünlü mağazalarının bulunduğu West Broadway caddesi üzerinde 13 masalık küçük bir Fransız Restoranın dan bahsediyorum. Ancak bu küçük restoran New York'lular için olmasa da bizim Türkler arasında olmazsa olmaz. Her New York'a gelen, her New York'ta yaşayan Türk mutlaka uğrar bir tavaf eder içerde. Samimi ortamı tanıdık gelir bize, Bebek'deki Lucca'yı andırır adeta. Her gidişinde üç beş tanıdık yüz görmek, Türkçe konuşanları duymak ayrı bir haz verir. "Dünya ne küçük" sohbetleri çok tanıdıktır Felix'de. New York'da yaşayan veya gezen biz Türkler için Felix'e gitmek adeta bir padişah emri gibidir.
Geçtigimiz hafta Türkiye'den gelen arkadaşlarımı görmek amacıyla yolum yine Felix'e düştü. Içeri girer girmez beni restoranın meşhur hostesi Thea Robles karşıladı. Robles, Felix'in yıllardır değişmeyen uzakdoğulu hostesi. Beni görür görmez Türkiye tatilini anlatmaya başladı. Robles, Felix'de tanıştığı bir arkadaşının daveti üzerine yaz aylarında İstanbul'u ziyaret etmiş.
Buraya kadar her şey normal..
İlginç olan konuya gelince... Gittiği her mekanda pop star gibi karşılaşmış!
Nasıl olur demeyin, bal gibi de olmuş. Robles İstanbul'da tarihi mekanların yanı sıra popüler gece mekanlarını ve kafelerini de ziyaret etme fırsatı bulmuş. Beklendiği şekilde çok etkilenmiş, fakat yalnızca tarihi ve doğal güzelliklerinden değil İstanbul'un, gördüğü muameleden de hoşlanmış. Her girdiği mekanda insanlar tarafından tanınmış, iltifatlar ve komplimanlar havada uçuşmuş. Reina'da şişeler açılmış, Lucca'da bizden biri gibi karşılanmış. Her girdiği mekanda bir izzet-i ikramla karşılaşmış. Çok mutlu olmuş. Robles'in Felix deki görevini göz önünde bulundurduğumda ülkemizin reklamını geniş kitlelere yayacağından şüphem yok!
Robles'le konuştuktan sonra aklıma Zuckenberg in İstanbul ziyareti geldi, bu iki ziyaret arasında ki tezat beni hem güldürdü belki biraz da düşündürdü.