Yetmişli yılların sonlarında bir ara Bağdat Caddesi taraflarında bir soygun çetesi belirmişti... Bildiğiniz "düz" soyguncu, birkaç lumpen...
Ne var ki, girdikleri dükkandan paraları alıp giderken "bağımsız Türkiye" diye bağırıp çıkıyorlar, polis harıl harıl "örgüt" arıyor, bulamıyordu...
Lumpen şeytana pabucunu ters giydirir.
İşte örnek: Bazı zengin veletleri yasak alanlarda, örneğin sahil yolunda koşu yaparken polisi görünce hemen kaldırım değiştiriyorlar, maske takıp yavaşlıyorlar ve "işe gitmek zorunda kalan emekçi gençler" ayağına yatıyorlarmış...
Bunlara "kabahat" faslından adam başı 392 lira ceza kesiliyor.
Yetmez. Baba parasından ödeyeceği 392 lira o velete "koymaz"...
Mevzuatı hızla değiştirip o cezayı 39 bin lira yapabilseydik o zaman babasından sopa da yiyebilirdi...
Dışarıda aval aval gezinenlere hapis cezası da var, 2 aydan 1 yıla kadar.
Uygulanmıyor. Polisin gönlü mü elvermiyor nedir, yaşlı amcalara "nasihat" edip bırakıyor.
Amca "evine gir" öğüdüne "evde bizim karı virüsten beter" diye cevap verince de iş tatlıya bağlanıyor olmalı...
İki Almanya birleşip başkent de Berlin'e taşınmadan önce, Reichstag'ın önündeki boş arazide piknik yapan gurbetçi lumpenlerimiz vardı...
Cezası 35 avroydu.
Emekçi kardeşimiz polis gelince ödemek üzere 35 avroyu cebinde hazır tutuyor, bunu da masrafa dahil ediyordu: Kıyma masrafı, soğan masrafı, sucuk masrafı, bira masrafı, polis masrafı...
***
İtliği iyice ele alanlar da var.