Hep tıklım tıkış hallerine alıştığım çarşının bırak labirentlerini, ana caddesi bile bomboş. Makinemi bu seyrekliğe odaklamışken karşı mağazanın genç bir çalışanı koşuyor yanıma ve o kezzap tanımlamayı yapıyor:
- Kapalıçarşı dinlenme tesislerine hoş geldin Savaş Abi!..
Bakan Koç kimi fırçalamış
Benden birkaç saat önce de Turizm Bakanı Atilla Bey gezmiş oraları. Sordum:
- Bu tenhalığınıza bir şey dedi mi bakan bey?
- Dedi
- Ne dedi?
- Fırça attı.
- !!!!!
- Arkadaşlar bakanı görünce yanına gitti.
- Eeee?
- "Kuş gribinden sonra iyice berbat olduk. Turist gelmiyor sayın bakan" dediler.
- Evet?
- O da konuşan grubun içindeki bir arkadaşın gözlerine baktı baktı baktı.
- Sonra...
- Sonra da; "Sen böyle dır dır konuşacağına önce ellerini cebinden çıkart da konuş!" dedi fırçaladı arkadaşı.
- Bu kadar mı?
- Daha ne olsun abi. Hakaret gibi bir şeydi yaptığı.
- Bence kızmadı, darılmadı. Şaşırdı da o yüzden öyle yaptı.
- Nasıl yani? Neye şaşırdı ki?
- Elini kendi cebine atan Kapalıçarşı esnafı görmeye pek alışkın değiliz ya. Ona şaşırmıştır.
Önce kısa bir sessizlik oldu, arkasından kahkahalar patladı. Uzaklaşırken hâlâ gülme sesleri geliyordu arkadan.