Evin duvarları pek anlaşılmayan el yazısı karalamalarla doludur. Bir dilbilimci gelip yazıları inceler ve evin mirasçısı Irene'yle aralarında şu konuşma geçer.
Dilbilimci: Dinler insanların Tanrı'ya gitmek için bindikleri gemiler gibidir. Ama bazen insanlar gemiye âşık olur, hedefi unutur...
Irene: Ne demek bu şimdi? Ne ilgisi var?
Dilbilimci: Bu yazılarda birçok dinin etkileri birbirine karışmış. Belli ki, yazan Tanrı'ya bir gemiyle değil, bir donanma yardımıyla varmak istemiş...
(Ferzan Özpetek'in çok ilginç, İtalya'da epey gürültü koparmış fakat bizde değeri pek bilinmemiş filmi Kutsal Yürek/Cuore Sacro'dan bir sahne...)