Vicdan kavramını siyasallaştırırsak dertlerimize çare olur sanıyoruz!
Son zamanlarda "vicdan siyaseti"nden söz edenler çıkmaya başladı.
Durmadan vicdandan söz etmek aslında bir siyasal yenilgi, en azından ciddi bir ricattır!
Adaletsizliğe, eşitsizliğe, ayrımcılığa, nefret suçlarına karşı aktif siyasal-sosyal mücadele sürdüremediğimizde vicdanı yardıma çağırmak işe yarar mı? Hayır!
Çağrılınca gelen, aranınca şıp diye bulunan bir şey sanıyoruz vicdanı ama hiç düşünüyor muyuz acaba...
Ya kendi kuytusuna saklanmak zorunda bırakılmışsa vicdan...
Bir daha oradan çıkması kolay mı?
***
İnsanın en problemli yanlarından biri
ideolojik kalkanların ve gündelik hayat didişmelerinin vicdanı gölgelemesidir.
Sürekli makro açıdan bakarsak, hep büyük toplumsal meselelere göre ölçüp biçersek, gündelik hayatımızda "
vicdan azabı"nın nasıl katlanılabilir bir "
sıkıntı" haline getirildiği gerçeğiyle yüzleşemeyiz.
Oysa
vicdansızlık gitgide sıradanlaşıyor; vicdan hayatın her alanında, her gün susturuluyor!
Örnek mi? İş hayatına bakın...
Vicdanın hüküm sürdüğü bir iş hayatı kaldı mı günümüzde?
Söyleyin; rekabet, haset ve iktidar manyaklığıyla dolu "
business" dünyasında vicdanlarımızın "
dimdik ayakta" kaldığını dürüstçe söyleyebilir miyiz?
***
Bir 17. yüzyıl şairi olan
Edward Young pek güzel söylemiştir: "
Vicdan Tanrı'nın tatlı fısıltısıdır!"
Bakıyorum, hâlâ
Facebook, Twitter gibi sosyal medya kanallarında çok sık alıntılanıyor bu söz.
Fısıltı...
Bu kadar gürültü patırtı içinde, inananlar dahil, gerçekten "
Tanrı'nın tatlı fısıltıları"nı işitebilen kalmış mıdır?
Hiç değilse, geceleri, uyumadan önce...
Ama
onca güç savaşından yorgun düşmüş halde kafayı yastığa koyup horul horul uyuyanlar nasıl işitecekler bu fısıltıları?
Size bir şey söyleyeyim mi...
Kendisine hakaret eden deli dolu gence
17 yıl hapis cezası veren hâkimin; protesto yumurtalarının her birine
44 ay hapis isteyen savcının vicdanını sorgulayıp durmak zaman kaybıdır.
Doğru olan siyaset yapmak ve bu
adaletsiz hukuk kurumunu yerle yeksan etmektir!