Bir aydın tipi var.
Eline bir dava ver...
Alıp doğum günü partisi havasına soksun.
Protesto edilecek bir meseleyi önüne koy...
Ünlüleri ve medyayı kullanarak suyunu çıkarsın.
Tamam! Bu sayede dostları onları "alışverişte" görüyor ama insan acısını istismar ettiklerini fark edemeyecek kadar iç görüden yoksun olmalarına ne demeli!
Ülkeden de habersizler.
Bu tür tuhaf kampanyalardan herkesin etkilendiğini sanıyorlar. Oysa insanlara; hele mağdurlara çok itici geliyor.
***
Kadın cinayetlerini protesto etmek için bir grup kadın bir araya gelip
2015 takvimi hazırlamış.
Takvimde her ayda bir gülen kadın fotoğrafı var. Gülen kadınların bazıları ünlü gazeteciler ve sanatçılar.
Şöyle açıklamışlar yaptıklarını: "Kadın cinayetleri tablosuna karşı seyirci kalan tüm kurum ve bireylere inat gülmeyi seçtik. Çünkü kadına gülmek yakışır. Gülmek, direnmektir."
Gülmek, bazen direnmektir, doğru!
Fakat hangi bağlamda?
Fotoğraflara baktım, kampanyaya katılanlar gülümsemiyor, gülmüyor, basbayağı
kahkaha atıyorlar.
Kafalar arkaya atılmış, dişlerin tamamı ortada...
İnsan içinden "
Bülent Arınç o acayip lafı etmeseydi, bu arkadaşların aklına böyle bir kampanya gelir miydi?" diye sormaktan kendini alamıyor.
***
İki yıl önce de "
Kadına şiddete son" kampanyasında
dayak yemiş gibi makyaj yapılmış ünlülerin fotoğrafları kullanılmıştı.
Hatırlayacaksınız, herkes o aşırı estetize edilmiş fotoğraflarda
şiddeti değil, ünlüleri gördü.
Amaç fotoğrafla uyarmaksa...
Rahmetli
Ayşe Paşalı'nın karakolda çekilmiş fotoğrafından daha uyarıcı etki yapacak bir görüntü olabilir mi?
Konuya daha fazla karışmak istemiyorum.
Zalim hemcinslerimin bana yaşattığı utanç yeter.
Bu işlere giren arkadaşlara şunu sormak istiyorum...
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda
gerçek o kadar katı ve sert ki, onu bu düzeyde
sembolikleştirmeye kalkışmak ayıp olmuyor mu?