İmajının bozulduğuna dair bir endişen mi var?
Sevilmek, daha çok sevilmek mi amacın?
Çevirdiğin dolapların, tatsız fikirlerinin üstünün kapanmasını mı istiyorsun?
Hepsi bir söyleşiye bakar!
Bir hafta sonu ekinde seninle söyleşi yaparlar.
O anda bal börek bir insana dönüşürsün.
Hele Ayşe Arman seninle söyleşirse ve sen de okurun önüne üç beş itiraf, pişmanlık ve enteresanlık kıtırı atarsan, artık senden iyisi, anlayışlısı, tatlısı, hatta "bilge kişi"si bulunmaz.
Yırttın demektir!
***
Biliyoruz, modern toplum
sevimli itiraflar, küçük günah çıkarmalar, gelip geçici arınmalarla ayakta duruyor.
İnanç yok, eh hakiki bir
kefaret duygusu da gelişmiyor! Fakat
gelip geçici iç ferahlığı, bir iki alkış ve duygu ortaklığıyla yaşanıp gidilebiliyor işte!
Hafta sonu eklerinin söyleşileri de artık ciddi bir gazetecilik çabasından çok bu işlere yarıyor.
Biraz arınma töreni, biraz da anlaşmalı halkla ilişkiler operasyonu. Hepsi bu!
Eskiden ünlüler gazetecilerin "
söyleşi-röportaj terörü"nden şikâyet ederlerdi. Ağızlarından çıkan kelimelere dikkat edeceğim diye kendilerini kasarlardı.
Bu devir kapandı.
Pek ünlü söyleşicilerimizin, dev boyutlu özel fotoğraflarla süslenmiş tam sayfalık işlerini şöyle bir aklınızdan geçirin.
Neler gördük!
Berbat adamlar
müşfik baba rolüne büründüler; eli maşalı kadınlar
prenses gibi görüldüler; faili meçhulcüler "
karınca incitmeyen"lere katıldılar; aklı karışık ve sevilme manyağı birtakım insanlar "
kişisel gelişim gurusu" olarak tanıtıldılar.
Yalan mı?
***
Lafı
Leman Sam'ın geçen Pazar Hürriyet'te çıkan röportajına getireceğimi anlamışsınızdır...
Nepal depremi hakkındaki tvitiyle ortalığı karıştıran Leman Sam da sonunda medyanın "
hafta sonu azizleri"ne katıldı.
Neymiş, çok tatlı insanmış,
insan sevmez biri değilmiş. Zaten "140 karakterin kurbanı olup" haksızlığa uğramış, falan filan..
Peki derdi neymiş?
"
İnsan yorgunu"ymuş.
Bakın, bunu anlardık.
Mesela
Leman Sam sırf bu yüzden yaşadığı çevreden ve yaşam tarzından kopmayı düşündüğünü de söyleseydi...
Onca yıl ilişki kurduğu insanlar arasından çekip gitseydi...
Onu anlar, inanırdık.
Cihangir'de yaşıyor Leman Hanım. Kendi deyimiyle, o mahalleye sığınmış! Oraya "
öteki" kalan ne varsa, hepsinden şikâyet ediyor, hatta tiksiniyor.
Bu tavrını siyasal terminolojiye tercüme etsek "
faşizmin ayak sesleri"ni duyacağımızı fark etmiyor tabii.
Belki umurunda da değil.