Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Zaman gelip geçerken: dönüşler, baş dönmeleri, yalan özgürlükler...

Kapıyı açıp evime giriyorum... Dört gündür yoktum. Daha ilk adımda hem tanıdık ve müşfik bir sığınak duygusu, hem de her şeyin garip biçimde yepyeni görünmesini seviyorum. Bildik şeyler birden "büyülü bir varoluş" kazanıyor. Pencerenin önündeki ceviz ağacı nasıl güzel! Sehpanın üzerindeki içi ıvır zıvırla dolu emaye kase bile gözüme çok farklı görünüyor. Hep gözümün önünde olan nesneler ilk kez oraya gelmişler ve beraberlerinde çok tatlı bir ışık getirmiş gibiler. Küçücük oturma odam büyüyor, büyüyor... Bir kez daha anladım ki, her "dönüş" özel bir dikkat biçimine kapı açıyor. Gündelik hayatımızı esir alan kayıtsızlık hastalığı en azından bir süreliğine kayboluyor. Acaba sevdiklerimize/hayatımıza/ kendimize yoğunlaşmak için de ara ara uzaklaşıp geri dönmek mi gerekiyor? Neyse bu konuları karıştırmayayım şimdi.

***
Gerçekten anlamıyorum. Kendisinden "bilge kişi" olarak bahseden, kendi kendini "en üstün liyakat sahibi" ilan eden, "ben iyi biriyim" diye davul çalan tipler nasıl türedi? Bunları başkaları sizin için söylemeli. Söylerlerse, ne ala! Söylenmiyorsa, susup oturun.
Geçen sonbaharda kısacık bir Antakya seyahati yapmıştım ya, tadı damağımda kalmış, geçmiyor. Şimdi tuzlu yoğurda ekmek banarak hatırlamayı sürdürüyorum. Güzel oluyor. Marketlerde satılan Pales çiftliğinin minik kavanozlardaki tuzlu keçi yoğurdu tercihim.
***
Netflix'in zihinlerimize zerk etmeye çalıştığı "kıyamet elitizmi"nden fenalık geldi. İnsanlığın çoğunluğunun bir "atık" gibi gösterildiği, virüslerin ortalığı kırıp geçirdiği, kültürlü(!) seçkinlerin nüfus yoğunluğundan şikayet edip durduğu diziler, filmler... O yüzden son haftalarda Bluetv'ye takılmaya başladım.
***
Spor ayakkabı alıyor ve kendini pek "özgür" hissediyorsun fakat topu topu üç, bilemedin dört marka arasında dönüp duruyorsun. Paran yetmiyorsa, yine bu markaların çakmalarını tercih edip giyiyorsun. Ama sorulursa, pek farklıyız, pek özgürüz! Yalan dünya! İngiliz düşünür John Gray'in lafı aklıma geliyor: "Seçme özgürlüğü fetiş haline getirilmiş ama fetişin kendisini seçemiyoruz."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA