Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dünü de bugünü de anlamadan önyargıları oluşturmak...

Post-modern 28 Şubat darbesinin konvansiyonel darbeleri cezalandıran hukuka dayalı olarak yargılanması, bugünün siyasetinin ve hukukunun zamanı geriden izlediğinin kanıtı değil midir?
Amerika ile müttefiklerinin ve bu arada Rusya'nın Suriye'ye ve Mısır'a bakış açıları da, küf kokmuyor mu?
"Demokrasi"ye ve "İnsan hakları"na sadece bazı kültürlerin ve belirli coğrafyaların sahip olabileceklerini benimseyen ve İslam dünyasını "2'nci Sınıf İnsanlık" olarak gören anlayış, siyasetin de zamanı geriden izlediğini göstermiyor mu?

Elif Şafak'ın anlattıkları

Yazar Elif Şafak'ın Madrid'de katıldığı bir sanat festivalinde karşılaştığı tabloları anlatan yazısına yıllar önce değinmiştim.
Şafak'ın "Sufilik, sanat ve Müslüman dünyada kadın yazar olmak" konulu paneldeki konuşması bitince bir dinleyici "Siz Türkiye'yi örnek gösterip İslam ile Batı demokrasisinin pekala bir arada yaşayabileceğini söylediniz" dedikten sonra, festivalde gösterilen ve İran'da fahişelik yaptıkları suçlamasıyla tutuklanıp öldürülen yirminin üzerinde kadın hakkında yapılan bir belgeseli görüp görmediğini soruyor Elif Şafak'a,
- Bu zavallı İranlı kadınlara yapılan haksızlığı gördükten sonra bizlerden İslam'a güvenmemizi nasıl beklersiniz, diyor.

İspanya'nın geçmişi
Şafak, bu soruya cevap olarak İran'da Devrim Muhafızları'nın yaptıklarına bakıp da tüm bir İslam medeniyetini aynı kefeye koymanın yanlışlığını anlatıyor.
Düşünün ki İspanya, İslam inancına sahip bilim ve düşünce adamlarının Katolik ve Yahudi inançlarına sahip meslektaşları ile yarattıkları sentezin tüm Avrupa düşüncesini etkilediği bir kaynak ülke olmuş geçmişte... Ve bu ışığı bağnaz Katoliklik, işkencelerle ve sürgünlerle söndürmüş.
Bugünün ortalama İspanyol insanı ise bu yaşananlar yerine sadece İran'a bakmayı yeğ tutuyor.

Madrid yerine İstanbul olsa...

Ben Elif Şafak'ın anlattıklarını alıntıladıktan sonra şöyle yazmıştım:
- Elif Şafak aynı konuşmayı Madrid yerine mesela İstanbul veya Ankara'da yapsaydı dinleyiciler arasından kalkan biri, "Siz türbanlıları görmüyor musunuz", "Mahalle baskısından haberiniz yok mu" benzeri sorular soracaktı.
- Bu soruyu soran kişi de, o İspanyol gibi "Bugün"ü yaşamakta olacaktı. O da Fuzuli'yi, Yunus Emre'yi, Mimar Sinan'ı, Dede Efendi'yi veya kültür birikimimizin zenginliğini oluşturan Osmanlı- İslam sentezinin ürünlerini hatırlamayacaktı.
- Aynı şekilde İspanya bağnazlarının Müslümanlara ve Yahudilere yaşam hakkı tanımadıkları İspanyol orta çağını kınayanlar da, ne Cervantes'i, ne Unamuno'yu, ne Lorca'yı, ne Picasso'yu, ne Gaudi'yi, ne de Almodovar'ı hatırlamak gereğini duyarlar.

Trajik kısır döngü

- Bugünün dünyasında bazıları için Hıristiyanlık, Haçlı Seferleri, Engizisyon, Cadı Avı demektir. Bazılarına göre de İslam, El Kaide'dir, Humeyni'dir, Suudilerin şeriat polisidir.
Bu kısır döngüyü dünya nasıl aşacak bilemiyorum... Dün de bugün de birbirine karıştırılıyor ve bunların üzerine önyargılar yerleştiriliyor.
Kısacası tablo ortada... Mısır'da seçilmiş siyasetçinin seçiminden bir yıl sonra devrilmesi veya Suriye'de insanların kimyasal silahlarla değil kurşunla ve bombalarla öldürülmeleri, bazıları tarafından doğal karşılanmıyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA