Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dün vardır ama sonuçta bugün de vardır

Rahmetli sahne sanatçısı İsmet Ay'ın annesi hep geçmiş günlerden söz eder, anılarını anlatırmış. İsmet Ay bir gün "Yeter be anneciğim, neden hep hatıralarınla yaşıyorsun" diyerek üzerine gitmiş yaşlı kadının... Yaşlı kadın şöyle bir bakmış oğluna,
- A benim akılsız oğlum, hatıralar yaşlı insanların bastonudur ama sen bunun farkında değilsin, demiş...
Dünkü The New York Times'da Roger Cohen'in "Bugündeki Dün" içerikli yazısını okurken İsmet Ay'ın annesinin oğluna söylediklerini hatırladım...
Cohen "Dünü bilmeden bugünü anlamak mümkün değildir" diyor ve özetle şu uyarıda da bulunuyordu...

Düne saplanmayalım
- Eğer dün olanlar bugün yaşananların önüne geçerse, bu yanılgıya kapılanlar adım atamaz hale gelirler.
Bu hafta önce ilk gerçek serbest genel seçim olan "14 Mayıs 1950"ye dayalı anılarımızı, dün de Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olarak kabul edilen "19 Mayıs 1919"daki duruma ilişkin gözlemlerimizi tazeledik. Dün yakınımızdaki bir ilkokulda çocukların okudukları 19 Mayıs ve Atatürk şiirlerini hoparlörler sayesinde odamda dinlerken, baktım ki ben de anılarımın bastonuna dayanarak zaman tünelinde geçmişe doğru yürümeye başlamışım.

19 Mayıs yürüyüşü

Mesela 1970'lere dayanan yıllarda solcu gençlik örgütlerinin üyeleri Samsun'dan yürüyerek yola çıkarlar ve 19 Mayıs günü Anıtkabir'de toplanırlardı. Ancak sağ sol çatışmasının tırmanmaya başladığı o günlerde, bu kesim gençlik, yürüyüşlerinde Atatürk'ün kalpaklı resimlerini taşısalar da rejimin tehdidi olarak görülmeye başlanmıştı.

Deftere şikâyet

Böyle bir 19 Mayıs günü yürüyüşünü Anıtkabir'de tamamlayan gençlik örgütünün lideri Anıtkabir Defteri'ne düşüncelerini ve duygularını yazmaya başlarken, o dönemde beyaz miğferlerinden ötürü "Fruko" diye isimlendirilen Toplum Polisleri toplanan gençleri dağıtmak için coplarıyla müdahale eder. Bunlardan biri de Anıtkabir Defteri'ne bir şeyler yazmaya çalışan genci dışarı çıkarmaya çalışır. Bu delikanlı bir yandan direnmeye çalışırken can havliyle de şunları yazar Defter'e:
- Atam, senin polisin senin gençliğini dövüyor...

Neleri şikâyet edeceğiz?

Evet... Sadece anılarımıza dayalı olarak yaşadığımız takdirde, Anıtkabir Defteri'ne sürekli şikâyetlerimizi yazmak durumunda olmaz mıydık?
- Atam, senin generallerin senin Cumhuriyeti'nde yönetime el koyuyorlar.
- Atam, senin eski kentlilerin senin yeni kentlilerini aşağılıyorlar.
- Atam, senin Çevren, senin Merkezine ağırlığını koydu.
Neyse... Bugüne dönelim ve 7 Haziran sonrasında neleri Ata'ya şikâyet edeceğimizi düşünmeye başlayalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA