Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

1952’ye dönebilseydik yine de NATO’ya girer miydik?

Geçen hafta Engin Ardıç son dönem dünya siyasal tarihinin en dramatik sorusunu sordu köşesinde. Şöyle dedi:
"NATO'ya karşı kurulan Varşova Paktı, Sovyetler Birliği çökünce dağıldı.
NATO niçin dağılmadı?
Soğuk savaş kazanılmış, düşman ortadan kalkmıştı, NATO niçin ayakta tutuluyordu?
Bir anlamı kalmış mıydı?
Kimse bunu sorgulamadı.
Türkiye de ağzını açamadı."

Üç yıl sonra
NATO'nun kuruluşunun 70'inci yılının kutlandığı şu günlerde Türkiye'de müthiş bir kararsızlık rüzgarı esiyor. Bizim NATO üyeliğimiz bu örgütün kuruluşundan üç yıl sonra 1952'de gerçekleştiği için, bizim üyeliğimizin 70'inci yılında hâlâ üye olarak kalacak mıyız, bilemiyorum.

Avrupa Konseyi'nin kurucusuyuz
Aslında bu tür ittifaklara üyelik, uluslararası örgütlerde kurucu olmak ya da bir ülke ile stratejik ortaklık gibi olgular artık çok tartışılıyor.
Mesela biz Türkiye olarak Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesiyiz. Böylece hukukun üstünlüğünü ve çoğulcu demokrasiyi kıta ölçeğinde egemen kılacaktık. Ancak bizim demokrasinin askıya alındığı darbe dönemlerinde de üyeliğimiz devam etti.
Son 2016'daki FETÖ darbe girişiminde de Avrupa Konseyi üyelerinin üzüntü duyduklarını pek hissetmedik.

Dünyanın kabadayısı
Engin Ardıç'ın seslendirdiği soruya gelince... Varşova Paktı'nın da, Sovyetler Birliği'nin de ortadan kalkmalarına rağmen NATO'nun hâlâ var olmasının sebebi Amerika Birleşik Devletleri'dir. Bu ülke dünyanın kabadayısı olmanın ötesinde, kendisine zamanında muhtaç olmuş Türkiye benzeri ülkeleri ve NATO'yu kullanarak, yeryüzünün haracını yemektedir.

Kural tanımaz
Amerika için anlaşma, diplomasi, iç işlerine karışmamak, egemenliğe saygı gibi kavramlar anlamsızdır. Bu ülkenin derin devletinin aklına estiği zaman, bağımsız ülkelere askeri müdahale yapılabilir.
Yapılan ikili anlaşmalar tek taraflı olarak yok sayılabilir. İsrail gibi uyduların her türlü yasa dışı davranışlarına destek verilir.
Venezuela'da olduğu gibi, bir bağımsız ülkeye darbe çağrısı da yapılabilir. Ve son olarak da İran ordusunun bir bölümünü oluşturan "İran Devrim Muhafızları" Amerika tarafından terör örgütü kabul edilecekmiş.

Acaba?
Kısacası "Soğuk Savaş"ı ve nükleer dehşet dengesini özleyeceğimizi düşünebilir miydik? Keşke 1952'ye dönebilsek ve "Yaşadıklarımızdan sonra o zaman da NATO'ya girmeyi kabul eder miydik" diye sorabilsek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA