Geçmiş mi, gelecek mi?
Geçmiş, yaşanmış ve artık bir hatıralar koridorunda kalmış. Gelecek ise neler içeriyor, bilmiyoruz. İnsanlık bu, hepimiz öyle çok örnek gördük ki; yakınımızda ya da uzağımızda olan nice insanı, hem de hiç umulmadık bir şekilde yitirdiğimiz oldu...
Yani hayatımızın geleceğini düşünürken, çoğunlukla başımıza gelenleri yaşarız.
İnsanlığın temel cümlesi; "yarın ne olacağı hiç belli olmaz!"dır bu nedenle.
***
Elbette 'geçmişin' de, 'gelecekten' tek farkı şu:
Biz geçmişteki eylemlerimizle bugünümüzü, şu anda bulunduğumuz anı belirliyoruz.
Elbette gelecekteki eylemlerimizi de, bugünle belirleriz
hiç farkında olmadan.
Hayatta her şey, şu anda, içinde bulunduğumuz anda, yani '
şimdi'de var olur.
Yaşar, yaşatır, canlıdır 'şimdi'!
İşte şu an. Bu yazıyı yazdığım ve sizin de okuduğunuz an. Mesela geçmişten bir anı hatırladığınızda da; bunu 'şimdi' yaparsınız. O da 'şimdi' de yaşar.
Gelecek için hayal kurduğunuzda, bunu 'şimdi'de yaparsınız. 'Şimdi',
var oluşumuzun merkezi.
***
Bu nedenle 'şimdi'nin içinde durmak, burada olmak, bu anın sorumluluğunu alabilmek, çok değerli insan için. Çoğu insan, günümüzde yapmıyor bunu. Ya geçmiş pişmanlıklarının ya da 'keşke'lerinin
gri kıyısında yaşıyor. Bir bölümü de, hedefe kitlenerek, sadece geleceğe endeksleniyor.
Behçet Necatigil'in,
"Sevgileri yarınlara bıraktınız" dizesiyle başlayan güzelim şiirindeki gibi yaşanıyor bu kez. Oysa asırlar önce koca
Yunus, bakın ne demiş:
"Payanlı devr ü zaman
Nice eğlesin Yunus'u.
Payansız devre erdik
Devranı yağmaya verdik."
(Sınırlı, sonlu zaman nasıl oyalasın Yunus'u.
Zamanı aşıp sonsuzluğa erdik, sonlu zamanı yağmaya verdik.)
***
Hermann Hesse'nin, Buddha'nın hayatı üzerinden kaleme aldığı, çok sevdiğim
Siddhartha adlı romanının sayfalarını karıştırıyordum önceki gece... Şu satırlara takılıverdim:
"Evet, Siddhartha" dedi. "Şunu mu söylemek istiyorsun:
Irmak aynı anda her yerdedir, kaynağında, ağzında, çağlayanda, iskelede, her yerde; ırmak için yalnızca şimdi vardır; ne geçmişin ne geleceğin gölgesi düşer ona.
" Evet bu güzel satırlardaki gibi; her şey burada olmakla, şimdi'de olmakla ilgili.
Çünkü yaşamlarımız da aslında bir ırmak gibi değil mi!
Bizler de bir ırmak gibi akmıyor muyuz! Şimdide ve her yerde...
***
İşte bu nedenlerle belki de, ne kadar takılsak da geçmişte, ya da ne kadar çok çıpa atsak geleceğe, yine olduğumuz yere varacağız, 'şimdi'ye geleceğiz. Burada olmanın şu an
hakkını verirsek eğer, bilemediğimiz geleceğimizi belirleyeceğiz.
Geçmişte de, bugünümüzü belirliyorduk.
Belki de zaten, bilebilmek için önce
bilmemenin yollarından geçmeliyiz. Belki sahip olmak istediklerimiz için, önce sahip olmadığımız yerde durmalıyız.
Olacağımız yere ulaşmak ise olamadığımız yollardan geçmekle mümkün belki.
Sevgimiz de 'şimdi'dedir. Şu anın içinde, burada olmakla, burayı anlamakla ilgili. Ne bileyim;
Nietzsche'nin dediği gibi; her an "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız" belki.