Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Kent estetiği

Estetik, dilimize Fransızca'dan gelen bir kelime. Türk Dil Kurumu; estetik kavramını "Sanatsal yaratının genel yasalarıyla, sanatta ve hayatta, güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu" şeklinde açıklıyor.
Yıllar önce, Türk yazın dünyasının, çalışkan yazarı ve çevirmeni, rahmetli, değerli Aziz Çalışlar'ın (1942-1995) 'Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat' adlı bir kitabını okumuştum. Kallavi bir kitaptı, bizim kuşak için simge olmuştu. Rahmetli, güzel insan Aziz Çalışlar'ın, bu ülke insanlarının 'estetik' kavramının sanatla ilişkisi açısından ufkunu açan o kitabının yayınlanmasının üzerinden çok uzun yıllar geçti.
Bu yıllar içinde 'estetik', yalnızca sanatla ilişkisi kurulan bir kavram olmaktan çıktı, insan hayatının her alanında varlığını gösteren bir canlılık kazandı. Estetik, sanatla ilişkisinin dışında, bir kentte yaşayan insanların dokunduğu, üzerine düşündüğü, bütünlüklü olarak görmeyi tercih ettiği, 'kent estetiği' kavramı ile bütünleşti. Bir kentte hissedilen, sorgulanan, yaşaması teşvik edilen temel kavram oldu.

SINIRLAMA GETİRİLEMEZ

Belki bu nedenle, yerel yönetimlerde günümüzde birçok büyükşehir belediyesinde 'Kent Estetiği Daire Başkanlıkları' bulunuyor. Bazılarında 'estetikle ilgili' şube müdürlükleri şeklinde simgeleniyor. Elbette Türkiye'nin tüm şehirlerinde, 'kent estetiği' karşılığının tam hakkını veren uygulamalar mı var, yoksa 'kent estetiği' ile çelişen uygulamalar mı ağırlık kazanmış durumda; ayrı bir tartışmanın konusu.m Bunun daha iyi anlaşılması için, kent estetiğinin, 'insan ile kent arasında kurulan iletişimin' ve 'aidiyet duygusunun', tüm alanlarını kapsadığını vurgulamak gerekli. Yani kentlerin sıkıştığı noktalarda, sadece belediyelerin yaptığı bazı biçimsel düzenlemeler ile kent estetiğini sınırlamamak gerekli. Elbette bu düzenlemelerin, doğru yerde, doğru zamanda, doğru uygulamalar ile kendisini ifade etmesi gerekiyor. Geçmişi, insan yapısı, doğal konumu, güzellikleri öne çıkarıldığında; aslında İzmir'in Türkiye'de kent estetiğinin başşehri olması gerekir. Niyet öyle olsa da uygulamalarda bunu göremiyoruz.

PANKART DUYURU ÇÖPLÜĞÜ

Daha önce de yazdım. Büyükşehir dışında, özellikle ilçe belediyeleri ve kamunun diğer kurumları, elbette özel kurumların katkısıyla; dönem dönem İzmir'i bir 'pankart duyuru' çöplüğüne dönüştürüyorlar.
Kent estetiği kaygısı duyması gereken ilçe belediye başkanlarının, bu sıradan estetik dışı işin bir parçası olmaları; nasıl içlerine siniyor; nasıl o pankartların, şehrin tarihi yapılarının (Alsancak Kilisesi gibi), yeşil alanlarının, önüne, üzerine asılmasına izin veriyorlar, bilmiyorum. Galiba bunun için, önce doğru bir bakış açısı geliştirmeliler. Çünkü buna sahip olsalardı, en azından çok az da olsa utanırlardı.
Faaliyetlerini duyurma gayretlerini anlıyorum. Ama bu işin daha başka, estetik yollarını bulmalılar. Bu yolları bulmak, uygulamak ve kamuyla paylaşmak onların görevi.
Bu pankart ile etkinlik duyurma ya da bazı özel günleri kutlama biçimleri, belediye başkanlarına ve kamunun kurumlarına yakışmıyor. Onlar örnek oluşturmalı. Böylece İzmir'de hepimiz 'kent estetiğini' daha doğru uygulamalar eşliğinde, yaşamaya ve hissetmeye başlarız. Belki önce işe kendi eksikliğimizi aşmaktan başlarsak, İzmir bir gün 'kent estetiğinin başşehri' olabilir. Çünkü bunu hak edecek ve buna uygun bir şehir.
Öyleyse rica edelim, seçilenler; hem kendi haklarını, hem de İzmir'in hakkını teslim etsinler. 'Kent estetiğine', İzmir'i önce görsel kirlilikten kurtararak katkı versinler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA