Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Söylenme, yap!

Beylik sorunlarımız ve bu sorunlara getirdiğimiz beylik yakınmalarımız daima var olmuştur. Trafikten mustaripsek, "zamanında demiryolu yapsalardı..." diyerek, sorunu kendi sorumluluk alanımızın dışına öteleriz. Fakat sinyal vermeyi ihmal ederek ya da gereksiz şerit değiştirerek biz de "trafiğe sorun olmayı" sürdürürüz. Eğitimden mustaripsek "eğitim şart" kolaycılığıyla sistemi eleştirir, kendimizi eğitme konusunda yılda bir kitap dahi okumayarak, eleştirdiğimiz sistemin bir parçası oluruz. Bürokrasiden mustaripsek, kendi işimizde karar almayı olabildiğince erteleriz ama kamunun işleri çabuk çözmesini isteriz. Televizyondaki programların bizi aptallaştırdığından mustaripsek, aptal kutusunun önünde "aptalca programları" aptalca izlemeyi sürdürerek bu programların yapımını sürdürülebilir hale bizzat biz getiririz. Yaklaşan yazla birlikte, orman yangınlarından fena halde mustaripsek, kendimiz pikniğe gidince yaktığımız ateşi söndürmeyiz, arabadan dışarı sigaramızı atarak orman yangını riskini arttıranlardan biri oluruz. Siyasilerden mustaripsek, bunların Türkiye'nin önünü tıkadığından söz ederiz fakat kendi yetki ve sorumluluğumuzda olan işimizi kötü yapar, izleyenlerimizin önünü bizzat kendimiz tıkarız. Acar Baltaş'tan öğrendiğim bir benzetme var; "eğer elimizle birini işaret edip ondan yakınıyorsak" diyor Baltaş, "iki parmağımız onu gösterirken, üç parmağımız da bizi işaret ediyordur" tespitini yapar. Haklıdır da! Vergi kaçıranın, eline imkân geçince kendisinin de kendi çapında bir vergi kaçıran olduğunu unuturuz. Holiganlardan yakınırken kendimizin de fırsat bulunca aynı holiganlığı göstermekten çekinmediğimizi görmeyiz. Kabahatleri tespitteki zekâmızı(!), bunlara söylenirken ve başkalarından yakınırken ustaca sergileriz fakat kendimizin kabahatini, hatasını görmeyiz. Onun bunun çifte standardını alt alta yazmayı marifet sayan ve ahkâm kesen ben, yakındığım konularda, mesela trafikte, "sorunun bir parçası" olmak yerine "çözümün bir parçası olmayı" bir türlü beceremem. Yine de şuna inanıyorum: Yakınma söz konusu olduğunda kendimize bakmamız daha akılcı gibi geliyor bana. Bu yüzden "yap ya da yapma ama yakınmayı bırak" diyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA