Ülkemizi tüm zenginlikleri ve güzellikleriyle korumaya çalışmak, en kutsal görevlerden biri değil mi? Gerçek milliyetçilik de aslında böyle olmamalı mı? Belki İstanbul üzerine bıkıp usanmadan yazdıklarım kimilerini kızdırıyor, kimi okuru da sıkıyor. Ama İstanbul'u ve de tüm ülkeyi atalarımızdan aldığımız tüm zenginlikleriyle korumak ve de güzelleştirmek önemli bir görev sayılmaz mı?
Bakınız, Boğaziçi denen dünyanın en güzel su yolunu bekleyen tehlikelere... Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Erdoğan Bayraktar geçenlerde "Boğaz'ı imara açma tasarımız yok, ama bu konuda talep var," demedi mi?
Talep elbette olacak, hep olacak, sayın bakan. Kapitalist düzenin kaçınılmaz gereği bu: Gözde, gelişen, büyüyen bir kentin arazisinden olabildiğince rant sağlamaya çalışmak... Bu dönemi tüm ülkeler, tüm büyük kentler yaşadı. Kapitalizmin ağababası olan Amerika dahil... Ama hepsinde, kapitalizmin o 'vahşi dönemi' atlatılınca, o kentleri korumanın aslında kamuya olduğu kadar, kapitalizmin kendi mantığına da uygun, kendi yararına da hizmet eden bir temel ilke olduğu anlaşıldı. Washington'da Beyaz Saray'ı çepeçevre kuşatan o yeşil kuşak, New York'ta devasa Central Park, Londra ve Paris'te kilometrelerce uzanan yeşil alanlar olmasaydı, bu kentler ne çok şey yitirirdi.
Ve o güzelim yeşili betona boğulmuş bir Boğaziçi ne hazin bir manzara olurdu! İstanbul onsuz aynı İstanbul olur mu? Ama siz, Suudi Kıralı Abdullah'ın 1984'den beri sahip olduğu halde çivi bile çakamadığı Sevda Tepesi'ni imara açmasaydınız, bu iştahlar kabarır, bu talepler cesaret bulur, bu kılıçlar kınından çıkar mıydı?
RANT ÇABALARI DURDURULMALI
Çarşamba günü sevgili Yalçın Bayer, Boğaz üzerine oynanan oyunları yazdı. Okurken içim sızladı. Umarım aklıselim galip gelir ve bu eşsiz güzellik birkaç kişinin rant hesaplarına kurban edilmez.
Aynı günlerde internetten gelen bir yazıda da, Kapadokya'da yaşayan Ayça Olcaytu İşçen çevrede inşa edilen üç dev otelin manzaraya verdiği korkunç zararı anlatıp şöyle diyor: "Ziyaretçiler, bu doğa harikasının etrafına yayılan otel inşaatlarını görünce dehşete düşüyorlar! UNESCO Dünya Mirası listesinde olan Kapadokya'nın doğal, tarihi ve kültürel dokusuna zarar vereceğini düşünemeyen yapılaşmalar, bölgeyi geri dönülmez bir felaketin eşiğine getiriyor".
Elbette öyle oluyor, resimlerden belli. Ülkeyi yutmak üzere olan bu rant çabalarını durdurmak, hepimizin görevi olmalı.