Malumunuzdur efendim, alkollü-alkolsüz türlü maddelerin türlü 'kafa'ları vardır. Bu 'kafa'lara gönül ferahlığıyla 'Hürriyet internet kafası'nı da ekleyebilirsiniz artık. Allah sizi inandırsın, internete her girip baktığımda kafam eşek kafası gibi oluyor. Nasıl mı oluyor? Her zamanki gibi, izah etmek üzere huzurlarınızdayım... Ana sayfada, meşhur muhafazakâr-eşcinsel Cemil İpekçi'nin bir fotoğrafının da yer aldığı haber anonsunu görüyoruz: "Ölürüm de kestirmem!" Şimdi şunun şurasında 70 milyonuz, birbirimizi biliriz, kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın; herkes 'şıp' diye imayı anlıyor. Derhal bağlantıya 'tık'lıyoruz. Aaa! Bir de ne görelim?! 'Bıyıklı ünlüler' deyince ilk akla gelen isimlerden Cemil İpekçi, "Ölürüm de bıyığımı kestirmem," diyormuş!.. Bak sen! Peki Mustafa Topaloğlu Bülent Ersoy'a, "Dünya çapında yıldız olacaktı ama önünü kestiler," dediği için niye 7 bin 500 lira tazminat ödemeye mahkum oldu? Aslında bu 'kafa'ya biz eskiden 'Tan kafası' derdik de, yeni nesil bilmez, eski nesil de hatırlamaz şimdi o işleri... Halbuki benim hasta kafam daha dün gibi hatırlıyor her şeyi. Tan gazetesi vardı 80'li yılların o müthiş günlerinde. Ve biz yatılı okul ergenlerinin yalnız gecelerine renk katardı Tan. Hiç unutmam, bir gün kocaman puntolarla, "Ahu Tuğba kalın boru döşetti rahatladı!" manşetini görmüş, "Yuh!" diye bir tepki vermiştim. Ahu Hanım'ın cıbıl görüntüsü eşliğinde sunulan 'haber'in ayrıntılarına girince, su boruları patlayan evine yeni boru döşettiğini öğreniyordum! Ondan sonra Tan'ın ve rakibi Bulvar'ın manşetlerinden müthiş feyz almaya başladık. Gazeteler bir gün, "Arap'ınkini gördü, dudağı uçukladı!" manşetiyle çıkıyor, Arap turistin cüzdanını gören genç hanımın -ki fotoğrafı nedense cıbıl-gözlerine inanamadığını anlatıyor; bir başka gün, "Sekiz saat durmadan indirip kaldırıyor!" manşetiyle bir tezgahtar kızımızın giysileri beğenmeyen müşteriler yüzünden raftaki malları indirip kaldırdığına dair haber geçiyorlardı... Sonra, "Helga herkese veriyor ama kimseden alamıyor," manşetinden, cıbıldak bir temsili Helga'nın kan grubunun 0 olduğunu öğrendi bu kardeşiniz. Neyse işte... Seneler geçip büyüyünce, o 'sallama' haberleri icat eden ekibin nasıl eğlendiğini öğrenip, "Keşke aralarında ben de olsaydım," dediğimi itiraf etmeliyim. Hâlâ o tür haber zihniyetini görünce imrenmiyor değilim. Ama lütfen yaratıcı olsun! Milletimiz Cemil İpekçi'nin kestirmeyeceği şeyin 'bıyık' olduğunu bilecek kadar basiret sahibidir çünkü. Halbuki birkaç sene evvel Habertürk'te, "Bengü'yü Kenan Doğulu patlatmamış!" manşetini görünce kendimi eski günlere dönmüş gibi hissettim. Meğer uzun yıllar Kenan Doğulu'nun vokalistliğini yapan Bengü, "O dönemde kendisi ön plandaydı. Ben hep onun gerisinde kaldım. Bu yüzden de şarkılarım boşa gitti ve patlama yapamadım. Yıllar sonra istediğim yere gelebildim," diye açıklama yapmış... Eski Tan tadı diye buna derler işte! Demem o ki, madem Hürriyet internet sitesi bu işlere soyundu, bari eski Tan kadrosundan birkaç abimizi işe alsın, canlı-kanlı 'döşeme' haberler takip edebilelim. Hadi benden de bir katkı olsun: "Paris Hilton'a florasan taktılar!"
BU BÖYLE GİDER
Efendim, bir de Yeşim Salkım olayı var ki, kendisini yakından takip ediyor ve beraberce kahve içeceğimiz günlerin özlemini çekiyorum, kendisinden o pul gibi internet haberlerinde sürekli bahsettirmeyi beceriyor. Geçenlerde Yıldırım Demirören'in yanında sekreterlik yaptığı günleri anlatan Yeşim Hanım, "Tam konservatuara girdiğim sene Yıldırım Demirören'in yanında, o zamanlar babası rahatsızlanmıştı ve babamla çok iyi ahbaptır onlar... Bir yandan çalışıyordum, bir yandan okuyordum. Ayakkabıcıda bile çalıştım," demiş. Babalar nereden ahbap? Yüksek rakımlı mevkiler neden Yeşim Hanım'ı mıknatıs gibi ta 'konservatuar'dan çekmiş? Ayakkabıcı çık aradan! Neyse efendim, daha fazla yazmayayım çünkü Yeşim Salkım'dan hakikaten çekiniyorum. Baksanıza, Cüneyt Özdemir kendisiyle yaşadığı 'Yedi Kocalı Hürmüz' polemiğinden sonra canından bezip Twitter hesabına kilit koydu. Bence tüm PR şirketleri Yeşim Hanım'dan danışmanlık hizmeti alsın. Müthiş bir yetenek... PR şirketi demişken ufak bir not düşeyim. Geçenlerde bir e-posta mesajı aldım. Şöyle yazıyor: "Değerli basın mensubu, Mayıs 2009'dan bu yana W teşhisi ile X Hastanesi'nde tedavi gören ünlü sanatçı Q, tedavisinin ardından ilk kez basın karşısına çıkacak. Sanatçının sağlık durumu X Hastanesi'nde düzenlenecek olan bir basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşılacak..." Hadi, insan sağlığı şirketlere teslim de, bari bariz 'ürün' reklamı yapmayın be ablacım...