ÇANKAYA Köşkü'nden bir sahne.
Cumhurbaşkanı Demirel, Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı kabul ediyor.
Cumhurbaşkanı:
- Sayın Erbakan, hoş geldiniz... En çok milletvekiline sahip partinin genel başkanısınız... Başbakan olmanız demokrasi gereğidir.
Necmettin Erbakan:
- Teşekkür ederim sayın Cumhurbaşkanım.
Cumhurbaşkanı:
- Koalisyon hükümeti kurma imkanına sahipsiniz... Size, yeni Cumhuriyet hükümeti kurma görevini veriyorum... Başarılar dilerim.
Necmettin Erbakan:
- Teşekkür ederim sayın Cumhurbaşkanım... Hükümeti kurmak ve ülkeye hizmet etmek için elimden geleni yapacağım.
***
Erbakan Refahyol'u kurdu.
Ama zaman ilerledikçe "bazı tepkiler oldu." Özellikle "din ve siyaset ilişkileri" konusunda.
***
- Sayın Demirel... O süreçte haftalık olağan görüşmelerde Başbakan Erbakan'a hiçbir şey söylemediniz mi?
- Hoca bu... Kimseyi dinlemez ki... Kendi kafasına göre gider.
Demirel yine "o süreçte" hükümete
"mektuplar" yazdı. Doğrudan "Başbakan'a." "Özel ve gizli" damgasıyla.
- Sayın Demirel... Mektuplardaki uyarılardan hükümet hangi ölçüde yararlandı?
- Çok değil.
***
Demirel "aynı süreçte" sadece mektupla değil, Köşk'teki görüşmelerde de "bazı şeyler" söyledi. Örneğin...
Cumhurbaşkanı:
- Sayın Başbakan... Sayın Genelkurmay Başkanı ile konuşuyor musunuz?
Başbakan:
- Elbette sayın Cumhurbaşkanım... Bir şey mi var?
Cumhurbaşkanı:
- Evet... Lütfen konuşun... Bana ifade ettikleri bazı rahatsızlıkları var... Dinleyin.
***
Demirel'in "o süreçte" Doğru Yol Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'e de yine "yüz yüze"
bazı mesajları oldu:
Cumhurbaşkanı:
- Tansu hanım, Milli Savunma Bakanı ile konuşuyor musunuz?
Başbakan Yardımcısı:
- Bir şey mi var sayın Cumhurbaşkanım.
Cumhurbaşkanı:
- Evet... Silahlı Kuvvetler'in rahatsızlıkları var... Bunu çok önemsiyorum... Milli Savunma Bakanı Sayın Turhan Tayan'ı dinleyiniz.
***
- 28 Şubat'a giden yolda Erbakan ve Çiller'e "bazı şeyler" söylediniz.
- Evet.
- Sizi dinledikten sonra ne yaptılar?
- Söylediklerimin bir kısmını vehim (kuruntu, yersiz korku, yanlış düşünce) sanmışlardı... Endişe sanmışlardı... İşin ciddiyetini anlamaları lazımdı.