Galip Demirel ile "hemşehrisi, yakın dostu" Turgut Özal'ı konuşuyorduk.
Galip Demirel:
- Özal, devleti iyi tanıyordu.
- Doğru.
- Pratikti.
- Doğru.
- O nedenle de sık sık, bakanı atlar, bürokratla temas kurardı.
- İşte buna doğru dememizi beklemeyin.
- Haklısın, beklemiyorum... Ama Özal da işte buydu.
***
Bir sabah Özal "İçişleri Müsteşarı Galip Demirel'i" aramış:
- Bana gel... Seninle bazı güvenlik konularını konuşacağım.
"Galip abi" yılların bürokratı.
"Tecrübe küpü."
"Her topa girmeyecek kadar" akıllı.
"Emredersiniz" demiş ama Başbakan'a gitmemiş.
***
Ne mi yapmış?
İçişleri Bakanı'nı aramış:
- Efendim, sayın Başbakan telefon etti... Gece geç yattığınızı biliyor, onun için sizi erkenden rahatsız etmek istememiş... Bazı güvenlik konularını görüşmek için sizi bekliyor... Bana "bakanın uygun görürse seni de getirsin" dediler.
***
Galip abi "tabii bazı acemi bürokratlar da vardı" diye devam etti.
Özal bir gün "Maliye'den bir üst bürokratı" aramış:
- Şu iş için, şu kuruluşa, şu ödeneği hemen verin.
***
"Acemi üst bürokrat" hemen havaya girmiş.
"Başbakan doğrudan beni arıyor" diye öğünmeye başlamış.
"Galip abinin" deyimiyle, "zaptedilmez olmuş."
Sonuç mu:
Maliye Bakanı "bir punduna getirmiş ve o bürokratın defterini dürüvermiş."