Okulun temelini Kenan Evren atmıştı. "Açılışında da" bulunacaktı... Ama.
Evren Ankara'da, hastanede.
***
Bu yaz Evren'in canı
"mantı" istemiş.
Muharrem Bey de
"olur" demiş.
"Gününü" kararlaştırmışlar.
Sonra, Muharrem Eskiyapan bizi aradı:
- Neredesin?
- Ankara'da.
- Kenan Paşam'ın canı mantı çekti... Seni de bekliyoruz.
***
İşimiz vardı, gidemedik.
Ama Muharrem Bey'e de
"fazla yemeyin" dedik:
- Yaz sıcağında... Mantı... Aman dikkat edin... Paşa da, sen de.
"Amaan" diye tepki gösterdi:
- Varsın, ölümümüz mantıdan olsun.
***
"O gece" telefon ettik.
"Mantı güzel mi" diye sormak için.
Muharrem Bey
"Sorma Ağa" dedi:
- Hastanedeyik.
- Hayırdır.
- Kenan Paşa, mantı için, bana geleceği sırada fenalaşmış... Hastanede... Genelkurmay, uçak gönderiyor... Ankara'ya yollayacağık.
***
Birkaç gün geçti aradan.
Muharrem Bey dedi ki:
- Yavuz Ağam, ya o gece sen de mantı yemeye gelseydin... Kenan Paşa da, mantı yerken fenalaşsaydı... Diyeceklerdi ki... Muharrem Eskiyapan'la Yavuz Bey, mantıyı yedirdiler, Paşa'yı öldürdüler.
***
Ardından da kolumuza girdi:
- Gel şu mantıyı ikimiz yiyek... Kenan Evren'in payını da bölüşek.
***
Rahmetli mantıyı, sucuğu, pastırmayı severdi.
Bayram sabahı bile masaya getirmek istedi.
Engelledik... Ne yedik, ne de ona yedirdik.
"Kızmadı, bozulmadı" desek yalan olur.
"Ağam, ölümüm mantıdan olsun" sözleri hâlâ kulaklarımızda.