Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Yerin altındaki hazineler

İlgilisi için ilginç bir haber: Berlin'de bulunan ve İkinci Dünya Savaşı'nda bombalar altında kalıp koleksiyonları ciddi biçimde zarar gören müzelerden olan Tell Halaf Arkeoloji Müzesi'nde, Aramiler'e ait 3 bin yılın ötesine giden heykeller onarılmış. Bunlardan biri, tam 27 bin parçaya bölünmüş. Ama tam dokuz yıl süren hummalı bir çalışma sonucu, o ve diğer heykeller eski hallerine dönmüşler. Müze de yakın bir tarihte açılacakmış.
Aslında bu, bizi yakından ilgilendiren bir haber. Çünkü o yer bize öylesine yakın ki... Tell Halaf, sınırın hemen öte yanında, Suriye topraklarındaki eski bir yerleşim. Habur vadisi içinde kalıyor. Burası ilk kez ünlü Bağdat demiryolunun yapımı sırasında, bir Alman mühendis/arkeolog tarafından bulunmuş. Baron Max Von Oppenheim, o zamanlar Osmanlı olan topraklarda bulduklarını Berlin'e taşımış.
1910'larda ve sonra, bölge Fransız egemenliği altındayken 1929'da dönmüşler. Ve yörenin adını taşıyan o Berlin müzesi dolup taşmış. Hepsi 1940'larda savaş sırasında un ufak oluncaya dek...
Hepsi klasik hikâye.. Böyle ne örnekler var... Bir yandan, bizim adını sadece güvenlik olaylarında duyduğumuz kimi yörelerin (Habur vadisi gibi) aslında ne hazineler gizlediğini hatırlatıyor. Öte yandan, geçmişte burnumuzun dibinden kaçırılıp götürülmüş tüm o hazineleri...
Ama benim asıl ilgimi çeken, arkeologların o titiz ve sabırlı çabası oldu. Böyle eserler, tüm büyük müzelerde vardır. Bizim Arkeoloji Müzesi'nde de, adını şu anda hatırlayamadığım dev bir hükümdar başı durur: Binbir parçanın birleştirilmesiyle oluşturulmuş... Hemen hiçbir şey, toprak altından tam olarak çıkmaz. Hep kırıkların birleştirilmesi, parçaların yapıştırılması, kompozisyonun bütünlenmesi gerekir. Tabii eski hale dönebilmek için belgelere, onlar yoksa (ki çoğu zaman yoktur) hayalgücüne dayanma kaydıyla... Az iş mi bu?
Bizde de öyle oldu. Arkeoloji Müzesi'nde, belki ünlü Sidon (Sayda) salonu dışında (o salon çok şanslıydı!) hemen tüm buluntular sonradan bütünlendi. En son Yenikapı kazılarında da yapıldığı gibi... Ben, bu vesileyle adına arkeoloji denen alana karşı olan büyük saygımı ve de tüm arkeologlara olan hayranlığımı dile getirmek istiyorum.
Onlar âdeta iğneyle kuyu kazmak türünden bir çabayı inatla, tutkuyla, özveriyle sürdürüyorlar. Ve de kimileri çok uzak ve çok farklı dönemlerden gelen unutulmuş, kayıp sanat eserlerini yeniden hayata döndürmek suretiyle, insanlık tarihi denen o görkemli macerayı yeniden yaratıyorlar. Elleri dert görmesin..

Not: Siz bu satırları okuduğunuzda ben, bir İrlanda - İskoçya seyahatinde olacağım. Demek ki yazılarım bir haftalığına yok...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA