Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Bridgewater ve müzik çeşitliliği ülkesi

Geçen perşembe akşamı, kar riskine rağmen CRR salonundaki Dee Dee Bridgewater konserine gittik. Ve bir metropolde yaşamanın ne keyifli olduğunu bir kez daha idrak ettik.
Malum, hep caz müziğinin en parlak dönemini geride bıraktığı, artık o efsane isimler düzeyinde kimsenin çıkmadığı söylenir. Gerçekten de caz artık Ella Fitzgerald- Billie Holiday- Sarah Vaughan üçlüsü kadar iyi kadın solist, Louis Armstrong, Duke Ellington, Stan Kenton, Miles Davis veya Art Tatum kadar iyi müzisyen yetiştirebilir mi? Onlar özel bir dönemin özel sanatçılarıydı. Ve çok farklı koşulların yarattığı benzersiz kişiliklerdi.
Ama caz sürüyor. Tıpkı hayatın kendisi gibi... İşte karşımızda 1950 doğumlu, sütun bedenli bir zenci şarkıcı. 1950 doğumlu Dee Dee Bridgewater. 2002'de de gelmişti ve izlemiştim. Ama unutmuşum: böylesine muhteşem bir şovu olduğunu, şarkı söylemek kadar konuşmayı da sevdiğini, tam bir sahne canavarı olduğunu.
Ve de sesini kullanmasındaki beceriyi. Yalnızca A Foggy Day veya All of Me şarkılarındaki 'scat' yeteneği değil. Daha da ötesi, dört kişilik orkestranın saksofon (ve aynı zamanda klarnet ve flüt) ustası Craig Handy'nin enstrümanıyla nasıl karşılıklı döktürdüklerini ve onun çıkardığı saksofon sesinin aletin sesinden hiç farkı olmadığını görmek, başlıbaşına bir olaydı. Sürekli esprilerini dinlemek de...
Ama ciddi anları da oldu. Özellikle Billie Holiday'i andığında...Çünkü 1959 yılında 44 yaşındayken dünyamızı terkeden bu efsanevi şarkıcı, onun da idollerindendi ve konser de zaten Billie'ye adadığı son albümün tanıtım konseriydi. Billie için "O çok zor bir dönemde, zenci ve kadın bir sanatçıdan beklenmeyen her şeyi yaptı ve hepimizin yolunu açtı," dedi. Ayrıca Holiday'in simgesi olmuş ünlü ve ırkçılık-karşıtı Strange Fruit şarkısını söylerken, hepimizin tüylerini diken diken etti.
Ve de Bridgewater'ın sadece 12 şarkı söylediği konser, iki saati aştı. Çünkü her parçanın hakkını vererek ve yeni yorumlar ekleyerek söylüyor, arada uzun uzun konuşuyor, geceyi bizimle sonuna dek paylaşıyordu. Upuzun boyu sahnede siyah bir bayrak gibi dalgalanıyor, o ise ırkının yüzyıllar boyu çektiklerini anavatanını, yani Afrika'yı da anarak dile getiriyordu. Onu dinlerken anladım: caz ölmeyecek. Siyah ırkın insanlığa armağanı, insan ızdırabının müziğe dönüşmesi kadar yaşama sevincinin de ifade edilmesine dayanan ve her icrasında farklı olan, olması gereken ve böylece tüm müzikler içinde en özgürü olan caz, hep yaşayacak.
Ayrıca, bu kadar müzik çeşitliliği yaşayan ve en azından büyük kentlerinde bu zenginlik sürekli yansıyan bir ülkede olmak ne güzel... Bu gece Aya İrini'de Ara Dinkjian konserinde buluşmaya ne dersiniz? Ah, bir de son trafik uygulamalarından sonra Aya İrini'ye nasıl gidileceğini bilebilsem!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA