Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Koronavirüs sonrasına hazırlık

Virüsle mücadelede en sıkıntılı şey vaka artışının hala devam etmesi ya da aşının ve ilacın henüz bulunmaması değil.
Her vücutta sürekli mutasyona uğrayan virüsün iyileşenleri tekrar hasta edebilmesi asıl korkutucu olan şey. Yine, Koronavirüsü yensek bile başka virüslerin getireceği salgınlara hazır olmak gerektiğini artık çok iyi biliyoruz.
Bu da pandeminin de etkilerinin de uzun vadeli olacağını gösteriyor. Çin ve Almanya'da kısmi normalleşme arayışları varsa da yeni dalgaların gelmesi ihtimali tam bir normalleşmenin yakın olmadığını düşündürüyor. Dalgalı bir seyirle kısıtlama-normalleşme- yeniden kısıtlama döngüsüne de hazır olmak gerekli. Koronavirüs salgınının uzun süreli bir pandemi olacağı beklentisi giderek yerleşse de "pandemi sonrasına hazırlık" gündemi de güçleniyor. H. Kissinger bu "hazırlık" konusuna dikkat çekenlerden.

Kissinger'ın Üç Önerisi
Bir yandan virüsle bütün gücümüzle mücadele ederken diğer yandan da Korona sonrası dünyaya "geçiş" için hazırlanma ihtiyacına işaret ediyor. "Krizi yönetirken geleceği kurmaktan" bahsediyor. Liderlerin krize milli bazda cevap vermesinin yeterli olmayacağını, küresel iş birliğine dayalı bir vizyonla hareket edilmezse mili ve küresel düzeyde en kötü ile karşılacağını savunuyor.
Kissenger, Marshall Planı ve Manhattan Projesi'nden ders alarak ABD'ye üç öneride bulunuyor:
1-virüse karşı küresel direnci, mücadeleyi destekle.
2-dünya ekonomisinin yaralarını sar.
3-liberal dünya düzeninin prensiplerini koru.
Vaka sayıları tüm dünyada hala artarken, birçok Avrupa ülkesinin sağlık sistemi çökmüşken salgın sonrasına hazırlıktan bahsetmek bazılarımıza erken gelebilir. Ancak uzun sürmesi beklenen bu pandemiden çıkış için hazır olmayanları daha zorlu bir sürecin beklediğini şimdiden görüyoruz. Aslında insanlık olarak salgın sonrasında ne yapacağımızı salgın sırasında ne yaptığımız büyük ölçüde belirliyor.
Birbirinin tıbbi malzemelerine el koyan ülkelerin uzun süreceği belli olan salgın bittikten sonra da kıyasıya ekonomik kavgaya gireceğini öngörmek hiç de zor değil. Halen Rusya ve Suudi Arabistan arasındaki petrol savaşı bunun bir göstergesi. Koronavirüs salgınının uluslararası sistem üzerinde bir dünya savaşı ölçeğinde etkide bulunması bekleniyor. Ancak belirsiz olan salgından sonraki güç kapışmasının yeni savaşları tetikleyip tetiklemeyeceği.

Avrupa'ya Marshall Yardımını Kim Yapabilir?
Tünelin çıkışındaki manzaranın daha korkutucu olabileceğini şimdiden görenler arasında AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen de bulunuyor. Koronavirüs salgınından etkilenen AB ülkelerinin ekonomik krizden çıkmaları için daha fazla para ayrılması gerektiğini vurgulayan Von der Leyen "Avrupa için bir Marshall Planı'na ihtiyaç var" fikrini ortaya attı.
Leyen'in Avrupa için "yeni Marshall Planı" fikrini ortaya atması bir tesadüf değil. Zira AB dayanışması yerlerde sürünüyor. Salgın sonrasında AB'nin bu haliyle devam etmesi mümkün görünmüyor. İtalya'dan sonra İspanya da AB'den duyduğu derin hayal kırıklığını gündeme taşıdı.
İspanya Başbakanı "Avrupa'nın kendisinin tehlike altında" olduğunu söyleyerek "ya sarsılmaz dayanışmayla cevap veririz ya da birliğimiz çöker" ifadelerini kullandı. Marshall Planı fikri kâğıt üzerinde parlak. Peki bu planı kim finanse edecek? Üç aday akla geliyor: ABD, Çin ve Almanya. Başkan Trump'ın Kasım da seçimleri kazanması durumunda Kissinger'ın önerisine değer vermesini bekleyemeyiz.
Demokratların kazanması durumunda ABD'nin yeni bir küresel liderlik çabasına girme ihtimali var. Yine de en az 47 milyon işsiz beklenen bu salgın sonrasında yeni Başkan istese bile Amerikan ekonomisinin buna takati olur mu, belli değil. İkinci aday Çin'in Avrupa'nın güneyinin çöken ekonomilerini toparlayacak bir girişimde bulunması tam bir küresel liderlik iddiası olur.
Büyümesi düşen ve iç istihdam sorunu artacak Çin'in iddialı bir planla gelmesi zor görünüyor. Avrupa gücü olarak Almanya'nın bir Marshall Planı devreye alması ise AB'yi tümüyle sırtlanmak demek. Siyasi liderlik tarafı olmayan bir mali yük Alman siyasetini zora sokar. Merkel'in olmadığı bir dönemde bu yükü taşıyacak bir Alman siyasetçi çıkar mı pek emin değilim.
Olası senaryolardan birisi de AB'nin kuzey-güney hattında bölünerek küçülmesi. Almanya'nın önderliğinde kuzey-batı Avrupa yeni AB olabilir; Çin ile yakınlaşan güneydoğu Avrupa kendi yolunu arar. Kriz yönetimi tecrübesi olan Türkiye, Koronavirüs salgını sonrasının dünyasında iş birliği değil rekabet ve kapışma bekleyerek "hazırlığını" yapmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA