Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

Hüzün ikonaları...

Neredeyse beş yıl olmuş, kadim dostum, gençliğimin arkadaşı Gürol Sözen'in Aksanat'ta açtığı "Kırk Yıllık Hesaplaşma" sergisinden bu yana... Dün gibi hatırlıyorum, şöyle demişti o sergisi için: "Yaşam bir hesaplaşmadır. İşte bu yüzden doğrusuyla yanlışıyla, olabildiğince, çizgimi ve rengimi görücüye çıkarıyorum."
Bu beş yılda Sözen, günleri aylara, ayları yıllara, gece ve gündüzlere hüzün ve coşkuları ekleyerek bir yolculuğa adamış zihnini ve yüreğini...
"Tüm bu büyük yolculuktan ne kaldı geriye?" sorusunun karşılığı olarak da yüreği ve zihninden süzülenleri gökkuşağının bin bir rengiyle boyayarak "Hüzün İkonaları" kimliğiyle kökcevizden, meşeden, karaçamdan ahşap üzerine aktarmış.
Sözen dün, geçen beş yıla sığdırdığı bu yolculuğun belgelerini Sultanahmet'teki Türk ve İslam Eserleri Müzesi' nde, kendi deyişiyle yine "görücüye çıkardı." Kendisi anlatsın: "Çağımız, ölüm emrini başkalarına çıkarıp vahşetin kapılarını ardına kadar açarken, kendini çarmıha mı geriyor? Gökyüzü, sular ve kuşların sesi, sevinci kirletilirken, kimler seyrediyor arenada? Belki bu nedenle, yılların tortusu gelip oturdu 'Hüzün İkonaları' adıyla, suretlerin baş köşesine. İnanın, yapabileceğim başka bir şey yoktu! Çünkü gün doğumu ve batımı arasındaki uzun çizgide, nereye dönsem gülümseyen dudaklar ve dalgın gözler aynı yüzden bakıyorlardı bana. Kendimizden kaçırdığımız, aynaların karşısında bile taktığımız maskı çıkarmadan kime neyi anlatabilirdik? Belki de tam tersi: Maskı taktığımızda, her şeyi kendimize rahatlıkla anlatabilirdik!
Kim bilir, ben hayatın yalancısıyım? Ve bir de... Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve binlerce yıldan beri kültürlerin konup göçtüğü, uygarlıkların hüküm sürüp paylaştığı toprakların boyacısıyım."
Gürol, bence şiire en yakın duran ressamlarımızdan biri... Dün, elliyi aşkın resminin karşısında dururken en çok, hemen çoğu resminde yer alan "kuş"lara baktım ve en çok da kuşlar etkiledi beni doğrusu...
Çünkü her "kuş"ta, haydi Divan şiiri geleneğiyle söyleyeyim, bir "taç beyit" zarafeti ve inceliği var. Çünkü o kuşun anavatanı yüzyıllardan beri "Uygarlıkların kenti İstanbul"...
O kuşun sıcaklığını, benim gibi avuçlarınızda bir an olsun hissetmek isterseniz, yolunuz Sultanahmet'e, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ne düşsün...
Sizin de yolculuğunuzun bir adı olsun böylece...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA