Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

"Beyaz Toros" niye mi tatlı geldi?

Her şey, aslına rücu ediyor. Atalarımız sormuş, "katran kaynamayla olur mu şeker" diye.
Neden olmayacağını da veciz biçimde izah etmişler. Gerçekten de olmuyor.
Seviniyorduk, "muhalefet partileri siyaseti öğrenmeye başladı" diye sağda solda laflar ediyorduk.
Niye sevinmeyelim ki? Bu ülke, iktidar olamayan partilerin mızıkçılıklarından az mı çekti?
Askeri, göreve en çok onlar davet etti. Medyayla birlikte darbeye zemin hazırladılar. Gençlik teşkilatlarını sahaya sürdüler. Çatıştırdılar.
Yeri geldi yaktıkları ateşin dumanından onlar da zehirlendiler. Ancak yine de akıllanmadılar.
Askeri müdahalelerin varlığını da, ihtimalini de kendileri için birer kaldıraca dönüştürmeye çalıştılar. Zira sivil siyasetle, vatandaşın oyuyla iktidar olabileceklerine inanmıyorlardı.
2000 sonrasında Türkiye'de sivil-asker ilişkilerindeki denge bozukluğu giderilmeye başlandıktan sonra, demokrasi retoriğini benimsediler.
27 Nisan 2007'de olduğu gibi bir askeri müdahale ihtimali belirdiğinde hizaya geçmekten de geri durmadılar ama, olsun.
İktidarda bulunan AK Parti'ye kapatma davası açıldığında alkış tuttular ama o da olsun. Yine de işlerin değiştiğini, geçmişteki gibi doğrudan askere yaslanarak siyaset yapılamayacağını fark ettiler. Siyasetin itibar kazandığını da gördüler.
Muhalefet yaparken siyaset alanına daha fazla yatırım yapmaya başladılar. 2011 seçimlerine giderken kendilerine meşrepleri elverdiğince çekidüzen verdiler.
Yine siyasetle olmayacak dedikleri noktada Gezi kalkışması ve 17 Aralık müdahalesinde siyasetin karşısında yer aldılar.
Partiler, yeni postmodern darbe imkânları olarak gördüler bu iki olayı. Fakat 2 seçim, 30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesayetçilikle abad olunamayacağını muhalefete gösterdi.
Bu kez 7 Haziran seçimlerine "pozitif siyaset"le gitmeyi tercih ettiler. CHP de, MHP de, HDP de bunu yaptı. Ekonomik vaatler. Kimlikçi pozisyondan sıyrılma gayretleri. Türkiye'yi kucaklayıcı retorikler. Demokrasi, barış söylemleri vs.
Bütün bunlar, elbette memleketin hayrına olan şeylerdi. Dedim ya, seviniyorduk işte. Bütün bunlar siyaset alanının genişlemesinden ibarettir diyorduk.
7 Haziran seçim sonuçları herkesi şaşırttı. Ama en çok da muhalefet partilerini şaşırttı.
Şaşkına çevirdi. Ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Süreci hep birlikte yaşadık. Önce bir blok kurmak istediler. Sonra AK Parti'ye mecbur kaldıklarını anladılar.
Ardından yeni seçim ihtimali belirince bu kez yeniden negatif siyaset günlerine dönmeyi tercih ettiler. Benim gördüğüm, bu negatif siyasetin 5 şartı var.
1) Siyasette korku kültürünü yaymaya çalışmak.
2) Yapıcı değil, yıkıcı olmak, çözüm sunamamak.
3) Muhalifini rakip değil, düşman görmek.
4) İletişiminin merkezine manipülasyonu koymak.
5) Toplumu hafızasız, basit propaganda teknikleriyle ikna edilebilir bir nesne olarak görmek.
Kemal Kılıçdaroğlu'nu izleyin. Selahattin Demirtaş'ı izleyin. Devlet Bahçeli'yi izleyin.
Bu beş özelliği onların söylemlerinde, hal ve tavırlarında göreceksiniz. Terör üzerinden siyaset yapmaya çalışmanın da, katliamlardan siyasi çıkar elde etme gayretlerinin de, ne dediği aşikâr olmasına rağmen Ahmet Davutoğlu'nun "beyaz Toros" lafını çarpıtma gayretinin de altında bunlar var.
Yazık!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA