Spor, özelikle de futbol bütün dünyada iş ve eğlence hayatının bir parçası oldu. Futbol yüzbinlerce amatör ruhu peşinden sürüklemeye devam ederken profesyonellerin geçim, iş dünyasının keyif kaynağı olmaya devam ediyor.
Ucuz ve popüler reklam eğlenceyle birleşince ekonomiye yön verenler bu alanda daha fazla boy göstermeye çalışıyor. Bu dalgayı iyi yakalayanlar rekabet koşullarında daha iyi pozisyon alıyor. Rekabeti amatör duygularla algılamak ve nostaljik yaklaşımlarla yönetmek profesyonellerin dünyasında artık çok zor. FIFA da, UEFA da yıllardır "Yaşanılabilir ve hissedilebilir futbol" üzerinde çalışıyor. Bu yüzden futbolun altyapısının geliştirilmesine, sahaların, statların modernize edilmesine çalışıyor.
Münih'ten her geçişimde Allianz Arena'nın görkemli büyüsüne kapılırım. Commerzbank Arena'dan tutun Almanya'da her stadın sponsorların desteğiyle yürüdüğünü görür, "Bu işler bizde ne zaman olacak" diye düşünürdüm. Maç izleme fırsatını bulduğum Hollanda'da Phlips, İngiltere'de Emirates, Reebok Stadları'nı, Avusturya'da Red Bull Arena'yı hatırladıkça bu işin gittiği yönü görmek zor değil.
G.Saray yeni stadının ismini "TT Arena" 10 yıllığına 100 milyon dolara yaklaşan rakamlara verdiğinde Türk futbolunda rekabetin daha da büyüyeceğini gösterdi. Bu noktada Beşiktaş'ın Medical Park'la iki yıllığına 5.5 milyon dolara anlaşıp 'Medical Park İnönü' yapması bu acımasız rekabetin gerisinde kalmayacağının olumlu bir göstergesi. Ancak rakamlar hissedilebilir rekabet gerçeğine göre tatmin edici değil. Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmeli.
Beşiktaş'a yakışan bu stadın çağa uygun şekilde yeniden yapılıp isminin çok daha büyük rakamlara pazarlanmasıdır.