Bernd Schuster'in oynatmaya çalıştığı ofansif anlayışın en büyük destekçisiyim. Çünkü yıllardır güçlü taraftara sahip Beşiktaş gibi büyük takımların Türkiye'de futbolun daha çok sevilmesi ve gelişmesi adına hücum futbolu oynamalarını şart görüyorum.
Schuster'in oyun felsefesini alkışlarken Beşiktaş'ın geleceği adına bazı kararlarını ciddi olarak sorgulamak ve tartışmaya açmak gerekiyor. Alman hoca iki konuda ateşle oynuyor!
Birincisi; Türk futbolunu yeteri kadar bilmeyen, Buca maçından sonra rakip takım futbolcularını tanımak için zamana ihtiyacı olduğunu söyleyen Schuster'in Tayfur Havutçu'yu tribüne yollaması tarihi bir yanlış.. Kulübede olmaması gereken kondisyoner Carlos'un tribüne çıkartılıp Alman hocanın eli kulağı olacak Tayfur'un mutlaka kulübeye oturtulması gerek. Şimdiden yönetimi uyarıyor ve Del Bosque'nin "Kadromda Türk yardımcıya gerek yok" inadının 5 ay içinde kendisine ve Beşiktaş'a nelere mal olduğunu hatırlatıyorum. Birinin bunu Schuster'e hatırlatması gerek!

BUNUN ADI CİDDİYETSİZLİK
İkincisi; Alman hoca yanlış zamanda ve zeminde rotasyon yapıyor. Rotasyon iyidir, ancak tanımadığınız bir ligde, yeteri kadar hissetmediğiniz futbolcularla yapmaya kalkarsanız kazalarla karşılaşabilirsiniz. Schuster'in riski sevdiği kesin. Ama tecrübesiz Ersan'ın, güvenilmeyen(!) Ferrari'nin yanında ilk onbirde çıktığı bir maçta en azından sakatlığa karşı 18'de bir tane yedek stoper olmalıydı. Anlaşılmaz olan bu! Buna karşın Zapotocny, İbrahim Toraman, Bobo kadroda yok, Guti yedek. Bunun adı rotasyon değil, ciddiyetsizlik.
İstanbul Büyükşehir kalesinde iyi kapandı. Abdullah Avcı kanalları akıllıca kapattı ve arkada doğan boşluğu kontralarla değerlendirip 2-0'lık sonuca ulaştı. Maç sabahı takımı kampa alma yanlışına düşen Schuster'in Spor Toto Süper Ligi'ni ciddiye alması açısından bu erken yenilgi önemli bir uyarıydı.