Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Türkiye'nin "hayır" oyu

İsrail ile yaşanan gerginlikten sonra tüm gözler İran'a yaptırım kararına döndü. İsrail ve Türkiye gibi iki önemli müttefiki arasında kalmış, bir ölçüde Türkiye'nin haklılığını biraz daha öne çıkarır görünen ABD yönetimi, BM kararı için Türkiye'nin nasıl bir tavır sergileyeceğini merak eder bir havaya girmişti.
Türkiye ve Brezilya, "hayır" oyu vererek BM yaptırım kararının çıkmasını engelleyemediler, ancak bu tür ciddi tavır almalara alışık olmayan çok sayıda uluslar arası uzman için değişik çözümleme üretme imkânı sağladılar.
Hemen tüm ABD kökenli uzmanlar, AB ülkelerindeki uzmanların da önemli bir bölümü, Türkiye'nin "hayır" oyunu iki değişik açıdan değerlendirdi. Birincisi, "Türkiye, eksen değiştiriyor" önermesi etrafında şekillenen görüşlerden oluşuyordu. İkincisi ise, dünyada yeni oluşan dengeler açısından bölgesel güçlerin önemine değiniyor ve ABD'nin etkisinin azaldığından ya da yeterince kullanılamadığından dem vuruyordu.
Çok az sayıda görüş, ABD'nin bu konudaki politikasının ciddi bir eleştirisini yapmaya çalıştı. Bunun nedeni, uzmanların kavrama kapasitelerinin azlığı değil, ABD'nin İran konusundaki siyasetinin ne olduğunun artık kimse tarafından anlaşılamamasından kaynaklanıyor.
İran rejiminin uluslar arası taahhütlerine sadık bir devlet geleneğine sahip olduğunu söylenemez. Bunu Obama yönetimi de bildiği için, İran'ın nükleer araştırma programını, sadece Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı ile değil, güvenebileceği başka ülkelerin de işbirliği aracılığı ile denetlemeyi öngören bir siyasi yaklaşım hazırlamıştı. Hillary Rodham Clinton tarafından özellikle İran ile ilişkileri iyi olan, aynı zamanda ABD ile ittifakları düzeyinde hiçbir "sabıkaları" bulunmayan Türkiye ve Brezilya gibi iki ülkeye diplomatik girişimleri için açık destek verildi.
Türkiye, özellikle son yıllarda, İran ile olan ilişkilerde, İran yönetiminin son dakika sırt çevirmelerine ve kriz yaratarak kriz yönetme huyuna alışık olduğu için, gayet temkinli ve kararlı biçimde uranyum değiştirme konusunda, ABD ve Uluslar arası Atom Ajansı tarafından hazırlanmış sistem üzerinden açılımını sürdürdü.
Brezilya, dünya sahnesine yeni çıkan, moral destek ve demokratik meşruiyet açısından son derece güçlü bir ortak olarak, Türkiye ile birlikte bu çabalara destek verdi. Bölge ile hiçbir bağının olmaması, tümüyle tarafsız bir ortak olarak Brezilya'nın değerini de ciddi biçimde arttırmaktaydı.
İran yönetimi, artık gelenekselleşen yüz çevirme taktiklerinden birini daha uygulamaya koymak üzereyken, Türkiye Başbakanı'nın son derece sert tutumu ve Brezilya'nın da Türkiye'ye destek olması sayesinde, daha önce imzalamayacağına yemin ettiği uranyum takas anlaşmasını kimsenin beklemediği biçimde imzaladı. Bu, İran İslam Cumhuriyeti'ne, uluslar arası düzeyde imzalatılan ilk denetleme anlaşması olarak da tarihe geçti.
Bu sürecin ABD'nin bilgisi dışında geliştiğini düşünmek eldeki veriler çerçevesinde mümkün görünmüyor. Bunun yanı sıra, görüşmeler büyük ölçüde medyanın gözü önünde cereyan etti. Ancak anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan, ilk ters tepki ABD'den geldi ve Dışişleri Bakanı Clinton, BM'de yaptırımlar için harekete geçtiklerini, takas anlaşmasının yeterli olmayacağını ifade etti.
Bugün, ABD'nin İran konusunda nasıl bir politika izlemek istediğini anlamak gerçekten çok kolay değil. Rusya ve Çin gibi iki ülkeye verilen önemli ödünler sayesinde çıkartılan yaptırım kararı, İran'a ne kadar zarar verebilecek?
Harvard Üniversitesi'nden Steven Miller'ın açıkladığı gibi, uluslar arası yaptırımların İran'ın dış ticaretine son derece sınırlı etkisi olacak, bunu ABD'li diplomatlar da açıkça ifade edebiliyorlar. Miller "acaba başka bir şey yapamadığımız için mi yaptırım kararı çıkarttık" sorusunu açıkça sorabiliyor. Gerçekten de büyük ölçüde ABD tarafından teknik detayları kotarılmış olan uranyum takas anlaşması, neden bir anda gene aynı ABD tarafından torpillendi?
Bunlara verilecek cevaplar, bugünkü bilgilerimiz çerçevesinde hiç doyurucu değil. Ancak yapılabilecek en büyük haksızlık, bu kadar değişken, kaygan ve anlaşılması zor bir uluslararası arenada, Türkiye'yi eksen değişikliği ile itham etmek olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA