Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Mısır, demokrasi, ilkeler

Mısır ordusu, muhtemelen kendi iç karışıklıklarını örtbas etmek için, demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir hükümeti, bir yıl gibi kısa sürede devirdi. Morsi iktidarının yanlışları ve eksiklikleri çok konuşuldu. Ne var ki, Mısır'ı 1952'den bu yana, bürokrasiyi ve ekonomiyi de yönlendiren Mısır Silahlı Kuvvetleri yönetiyor. Bunun faturası bir yıllık bir hükümete çıkarılamayacak kadar ağır.
Tahrir ayaklanması ve Mübarek'in devrilmesinden sonra da, Silahlı Kuvvetler iktidara el koyarak bir buçuk yıl, Mısır siyasetine ve ekonomisine yön verdiler. Ancak Mübarek iktidarını deviren halk, Yüksek Askeri Konseyi de demokratik seçimler yapmaya zorladı. Seçimlerde, Mısır siyasetinin dört ana akıma bölündüğü görüldü. İkinci turda, Müslüman Kardeşler temsilcisi Muhammed Morsi, iktidara geldi. Mısır'daki devrim dinamiği, Morsi'nin iktidarının yanlışlarına karşı gene ayaklandı. Üç senedir, Tahrir meydanına inen kalabalıklar, Mısır siyasetinde belirleyici rol oynamayı sürdürdü.
Mısır Silahlı Kuvvetleri, çok muhtemelen siyasi anlamda ağırlıklarının yok olduğunu görerek, son Tahrir ayaklanmasını fırsat bildi ve darbe yaptı. Eğer askeri müdahale olmasaydı, belki Muhammed Morsi geniş katılımlı bir hükümet kurmak zorunda kalacak, belki erken seçimlere gidecek, halk ayaklanması gene hükümet etme konusunda yönlendirici ve hatta olumlu bir rol oynayacaktı.
Bu fırsat yok edildi. Modernleşme ve demokrasi altyapısı oluşturma yolunda, Mısır halkı büyük bir darbe yedi. Silahlı Kuvvetler eliyle ne kadar demokratikleşip, ne kadar kalkınabildiklerini hep beraber göreceğiz. Ancak Mısır ordusunun, eskiden olduğu gibi ülke ekonomisine ve siyasi yaşamına egemen olacak bir gücü olduğunu söylemek çok zor. Orduya karşı Tahrir iki kez ayaklandı, ikisinde de başarılı oldu. Üçüncü ayaklanmada ordunun bu hareketin arkasına saklanarak darbe yapması, toplumdaki özgürlük ve demokrasi arzusunu ve mücadelesini durdurmayacaktır.
Mısır ile Türkiye'deki durumu karşılaştıran analizlerin talihsizliği, bir kez daha gözler önüne serildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Tahrir ayaklanması sonrası Mısır, Tunus ve Libya gezisinde yaptığı konuşmayı hatırlamak, toplumda "laikliğin" ne denli önemli olduğunu anlamak için bu darbe gerekli değildi tabii... Ne var ki insanlar da toplumlar da, konuşarak ve istişare ederek değil yaşayarak öğreniyorlar.

***

Son bir saptama, Avrupa Parlamentosu'nda Alman Hıristiyan Demokrat milletvekili Elmar Brok'un tavrı ile ilgili. Hatırlardadır, Türkiye ile Avrupa Parlamentosu arasındaki ilişkinin bozulmasına yol açan o ağır raporu hazırlayan ve kabul edilmesini sağlayan milletvekili Elmar Brok idi... Mısır'daki darbenin ardından basına 4 Temmuz günü yaptığı açıklamada "Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın geçici hükümet başkanlığına getirilmesi, yeni cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılacağına söz verilmesi, gerçek bir demokrasinin kurulmasına ve Mısır halkının çok ihtiyaç duydukları sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamasına yeni bir fırsat yaratabilir" dedi. Bazı cümleler tarihe geçer, bu da muhtemelen öyle bir utanç cümlesi olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA