GEÇEN hafta uzun uzun yazdım. Gazetelerin ilk sayfalarına, haber bültenlerinin ilk sıralarına konu olan haberleri referans alarak dedim ki, "Bu ülke sahipsiz çocuklar cehennemidir. İyi ki çocuğum yok!.. Evlatlarına bayram hediye eden Atam mezarında huzursuzdur!.." Başka bir ülkede bunu yazsam, hakkımda en az beş dava açılır. Ama açılmadı. Açılamadı. Çünkü yeni haftanın haberleri de bu savımı destekler nitelikteydi. Kütahya'daki sahte peygamberin zikir töreninde çocuklar vardı. Tunceli'deki ilköğretim okulunun yatakhanesinde üst sınıftan dört öğrenci alt sınıftan üçünü taciz etmişti. Kovuşturulan öğrenciler, "Bize de öğretmenlerimiz tecavüz etti. Yurtta akşamları soyunup, birbirimizle yatıyorduk" dediler. Ünlülerin çocuklarının uyuşturucu için ifadeleri alındı. İsimleri, cisimleri, resimleri ifşa edildi. Durun, daha bitmedi. Yüzlerce çocuğu sokaktan toplayıp, rehabilite eden, iş güç sahibi yapan Bakırköy'deki tek çocuk sığınma yurdu Umut Evi kapatılıp, yerine 112 Acil Çağrı Merkezi yapılacağı haberleri medyada yer aldı. Ve Milliyet'in birinci sayfasında yürek burkan bir fotoğraf vardı. Şanlıurfa'nın Yakıntaşlı köyündeki çocuklar, üzerlerindeki üniformayla okula giderken, dereyi yarı bellerine kadar suya batarak geçiyorlardı. Yok mu bu gizli öksüz-yetimlere yardım elini uzatacak birileri?.. Yok mu bu ülkenin evlatları için başını kaldıracak bir insanoğlu?.. Bir nesli kendi ellerimizle yok ediyoruz. Yüreğiyle de gören birileri yok mu?