BBC Knowledge kanalında pazar sabahı muhteşem bir belgesel seyrettim. Grönland'da (Kuzey Kutbu) yaşayan Inuit'lerin nasıl zorlu bir yaşam sürdürdüğünü anlatıyordu. Bizim Eskimo diye bildiğimiz Inuit halkı, yılın 10 ayı kar ve buzla kaplı coğrafyalarında bir lokma et bulup önce kızak çeken köpeklerine -ki onlar olmazsa hayatları da olmaz- sonra da çocuklarına yedirebilmek için insanüstü bir gayret gösteriyorlar. Örneğin; ilkbahar ekinoksunda buzulların altında bir gelgit oluşuyor. Buzul, altındaki su çekildiği için 12 metre çöküyor ve suların geri geleceği o yarım saatlik süre içinde İnuit avcıları buzda tünel açıp kalan midyelere ulaşıyorlar. Tonlarca buzun altında, ölümü hiçe sayarak, bir yandan dakikaları sayıp, bir yandan ellerindeki kovalara doldurabildikleri kadar midye koyarak, zamanında yüzeye çıkabilmek için ölümüne bir maceraya atılıyorlar. Sırf, yılın sadece üç günü erişebildikleri birkaç midyeyi yiyebilmek için...
Inuit'ler, yine bahar mevsiminde kayalıklara çiftleşmek için gelen martılara pusu kuruyor, tıpkı kelebek avında kullanılan kepçelere benzer aletlerle havadaki kuşları avlıyor, sonra onları fok derisinden yaptıkları tulumların içine tıkıyorlar. Tulumun ağzını diktikten sonra sinekleri kovması için fok yağına bulayıp taşların altına gömüyorlar. Kış gelip de protein ihtiyacı doğduğunda, gömdükleri tulumu çıkartarak içinde fermante olan kuşları çiğ çiğ ama afiyetle yiyorlar!..
Biz restoranda önümüze konulan midye dolmalarına 'Acaba taze midir?' diye burun kıvırıp tavuk almak için markete gitmeye üşenirken...