Dört yıl önce 'Şamdan' adlı televizyon programını yaparken, stüdyomuza bir de piyano yerleştirmiştik. Amacımız, konuklara kendi çizgilerinin dışında, orada canlı bir şeyler okutmaktı. O günlerde çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. Herkes play-back istiyor, canlı okuyacaklar da kendi repertuvarlarının dışına çıkmıyordu. Hatta Türkiye'nin en ünlü seslerinden birini programa davet ederken, "Acaba bir caz şarkısı okur musun?" dediğimde, "Nasıl okuyabilirim ki? Bunun için çalışmam lazım" demişti... "Eee, çalış o zaman" diyememiştim tabii... İşte böyle... Adına tembellik de diyebilirsiniz, korku da. Kimse karşı kıyılara geçmeye cesaret edemiyor. Ama hayat hep 'Bir albüm-12 şarkı' üzerinden yaşanınca da sizi bir yere kadar taşıyor. Değişimden söz ederken Müslüm Gürses adı bu nedenle çok büyük anlam kazanıyor. Pazar Sabah'tan Sonat Bahar'ın röportajını keyifle okudum. Sonat, Gürses için "Artık ancak bir arabesk albüm yaparsa bizi şaşırtır" demiş. Aynen öyle. Yeni albümünde Ceza ile düet yapan sanatçı, bir sonraki albümde Fazıl Say'la birlikte olabileceğini de söylemiş. Gülhane Parkı'ndaki jiletli konserlerden günümüze uzanan ve insana 'nereden nereye?' dedirten uzun ve heyecanlı bir öykü bu... Belki onun için ben de iki gündür 'Sandık' albümünü dinliyor ve en cesur müzik adamı olarak Müslüm Baba'yı geç de olsa anlamaya çalışıyorum.