Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞENGÜL BALIKSIRTI

Ambulansla İstanbul trafiğinde

Geçen cuma akşama doğru, bir arkadaşımızı ambulansla Gayrettepe'den Bahçelievler'e götürmek için yola çıktık. Ben ve bir arkadaşımız öne oturduk. Bir yandan hastamızla ilgili taşıdığımız endişe, öte yandan o trafikte ambulansın içinde olmak gergin bünyeyi fazlasıyla gerdi. Ambulanstan indiğimde bütün vücudum ter içindeydi. (İçinde olmadan anlaşılmıyormuş. Kemerim bağlı olmasına rağmen sağ elimle kapı koluna sımsıkı yapıştığımı sonradan fark ettim. Bu arada ayaklarım da sürekli frene basar gibiydi.) Kıpırdamayan trafiğin içinde 25 dakika süren yolculuğumuz... Ambulansın sirenine ve şoförün sürekli selektör yakmasına rağmen, dibine kadar yaklaşmadıkça hiçbir sürücü size yol vermiyor. Zaten verse de nereye gidecek? Arabaların birbirinin üzerine çıkacak halleri yok değil mi? Kimi uyanıklar hemen peşinize yapışıyor. 'Nasıl olsa ambulans yol açıyor, onunla aramıza hiçbir araç almazsak, bu trafiği atlatmış oluruz' diyorlar. Kimse ama hiç kimse o anda bir ambulansın içindeki hastanın ne ile savaştığını ya da ne durumda olduğunu asla düşünmüyor. Bizim ambulansın süper bir şoförü vardı. O kadar manevra yapabilmek için insanın bayağı bir kondüsyonlu olması gerekiyor. "Günde kaç kez çıkıyorsunuz böyle bir trafiğin içine?" diye sordum. "En az 10 kez" dedi. Kolay değil, can pazarı. Trafik, hiç kesilmeyen bir siren sesi, zamanla yarış... İnsanın sinirlerinin çok sağlam olması gerekiyor. Bütün ambulans şoförlerine kocaman bir alkış! İşin özeti şu; şu berbat İstanbul trafiğinde bir ambulans sireni duyduğunuz zaman hemen yolu açmaya çalışın. Bir gün siz de bir ambulansın içinde olabilirsiniz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA