Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Olgunlaşamıyorum ben deli miyim?

Dün itibariyle doğumgünümü idrak etmiş bulunmaktayım. Karışık hisler içindeyim! "Yolun yarısı"na biraz daha var. Ayrıca da yolun yarısı, artık yolun yarısı kabul edilmiyor. Yeni "yolun yarısı" 45 oldu, son duyduklarıma göre! Dolayısıyla 30-40 gibi, yuvarlak hesap olduğu için matematiksel sistem açısından önemli yıllardan biri değil benim için. Her zaman 27'nin üzerine olgunluk açısından bir taş koyamadığımı söyleyip duruyorum. 27 yaşından beri spor yapmak için kendime söz verip tutmuyorum mesela. 27 yaşından beri sosyal ilişkilerde, kötü günler hariç 'arayan soran, vefalı, sosyal' insan olmayı beceremedim. O yaştan beri, çabuk heyecanlanmak, çabuk üzülmek, hâlâ son derece hassas olmaktan vazgeçmek, veya en azından böyle olduğumu saklamak için 'soğuk davranmak ve mesafe koymak' dışında başka bir formül bulmuşluğum yok! Derler ki iltifatlara doğru yanıtlar vermeyi öğrendiğinde olgunlaşmışsın demektir. Bende daha tık yok! "Ehem ehem, herhalde" gibi şımarmalar veya "Hadi canım, ne alakası var, bilakis o konuda berbatımdır" gibi gereksiz ve abartılı tevazu gösterilerinin arasını bulup, ayarı tutturamadım daha! Hâlâ bir kavanoz şokellayı bir oturuşta bitirmenin bana alerji yaptığını kavrayabilmiş değilim. Hâlâ neden bu ülkede çoğu başarının cezasız kalmadığını, neden bir şeyler yapan insanlar hakkında herkesin ileri geri konuştuğunu, ama hiçbir şey yapmayanların asla eleştirilmeden mutlu mutlu yaşadıklarını anlamış değilim! Denize dalmayı, tenis oynamayı, ahenkli ve zarif yürümeyi, klasik ve geleneksel dilek cümlelerini (Allah yolunuzu açık etsin, bir yastıkta kocayın, hayırlarla oturun kalkın gibi) doğal ve günlük konuşma gibi söylemeyi, kafamı yastığa koyar koymaz uyumayı, boşvermeyi, nezaketsel mecburiyetler dışında yalan söylemeyi öğrenemedim! Hâlâ çok istediğim Kars'a, Mardin'e, Hatay'a, Karadeniz'e gidemedim. Bu yaz belki... Hâlâ merak ettiğim Çin'e, İskandinav ülkelerine, Rusya'ya gidemedim. Önümüzdeki yıllarda belki! Hâlâ çocuk yapmak, Tibet'te rahiplere turuncu sarong dikmek kadar uzak geliyor bana! Hâlâ, etrafta bir kötü niyet varsa en son fark eden, bir sır, gizli bir ilişki, ne bileyim dedikodusal bir durum varsa, en son öğrenen hep ben olurum! Bugün itibariyle hâlâ, yaptığım her şeyi 'para, statü, sorumluluk, kariyer' gibi sebepler için değil, sadece kendimi mutlu etmek için yaptığımı görüp dehşete düşüyorum! Hâlâ, son derece iyimser biçimde, belki de farkında olmadan yine kendimi mutlu etmek amacıyla, ne yüzümde ne vücudumda hiçbir yaşlanma belirtisi görmüyorum! Hatta kendimi gittikçe daha bir beğenmeye başladığımı hissederek, eyvah eyvah diyorum. Bunun 60'ı, 70'i de var. 60'ında dövme yaptırmaya kalkmak, 70'inde gereksiz bir özgüvenle mini etek giymek de var! İşin komik yanı, vücut dilim veya başka bir sebepten, 9 yaşından beri de 'olgun, akıllı, uyanık' falan derler benim için. Yani etrafa saçtığım bir "Çılgınım ben, Füsun Önal'ım, kafama göre takılırım, hadi dans edelim" enerjim de yok. Canım istediği için, tesadüfen, veya eğlence olsun diye yaptığım çoğu şey büyük bir planın parçasıymış zannedilir çoğu zaman. Ben de hiç dokunmam. Bırakalım öyle sansınlar! Ama dediğim gibi, 27'nin üzerine bir taş koymadım henüz. Önümüzdeki yıllarda da koymayı düşünmüyorum... Hepimize mutlu yıllar!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA