Gökhan Şükür ile başladık, kankası Kıvanç Tatlıtuğ ile devam edelim... Harbiye'de bir bara giden Kıvanç, mekan çıkışı travestilerin yoğun ilgisine maruz kalmış. Olayda taciz de var, travestiler arabayla Kıvanç'ın cipinin önünü kesmişler. Söz konusu olayla ilgili çıkan haberlerin daha ilk spotunda; Kıvanç'ın ağabeyi Cem'in, yine Harbiye'de travestilerle görüntülenmesinin hatırlatılması ve 'Travesti vakası 2' başlıklarının atılması ilginç tabii... Asıl ilginç olan ise; bu haberden sonra, Kıvanç'ın yıllar önce modelken Fransa'da çektirdiği pozların tekrar gündeme getirilmesi... Fotoğraflar için 'cesur pozlar' tabiri kullanılıyor ama satır aralarında hep bir ima var.

HOMOFOBİ HER YERDE
Tüm bu yaşananlardan sonra Kıvanç'ın eski sevgilisi İdil Fırat'a dönmesi de 'imalı' haberlere meze oldu. Çıkan birçok haberde yine Harbiye'de yaşananlar hatırlatıldı... Evet, sürekli Harbiye'de görülmek, travestilerle yaşananlar gibi olaylar, dünyanın her yerinde kronolojik sıraya konulup imalarla dolu haberler yapılır. Tabii bu haberler etik açıdan da tartışmaya açıktır. Peki, Kıvanç'ın travestilerden kaçmasını ve bu uğurda cipiyle ters yola girmeyi bile göze almasını (direksiyonun başında 'kankaların efendisi' Gökhan Şükür vardı) nasıl yorumlamalıyız? Eşcinsel haklarını savunan sivil toplum örgütleri, canları isterse Kıvanç'ın 'Sana âşığız' diye bağıran travestilerden, ölümü göze alarak kaçma eylemini, homofobi olarak yorumlayabilirler. Abartmıyorum, arabayla ters yola girmek ölümü göze almaktır. Ya karşıdan bir kamyon gaza basıp geliyor olsaydı? Bence Kıvanç'ın hatası; travestilerin ilgisi karşısında paniğe kapılmasıydı. Laf atanlara aldırmadan çekip gitseydi belki bu olay hiç büyümeyecekti. Tüm bu yaşananlardan çıkardığım sonuç ise; medya ya da ünlüler dünyası hiç fark etmiyor, homofobi damarlarımıza işlemiş. Travestilere uzaylı yaratıklar gibi yaklaşılıyor. Haberlerde ünlülerin cinsel tercihlerine yönelik imalar ise etik açıdan tartışılmalı.