Önceki gün PKK saldırısında 9 askerimizi şehit vermenin teessürü içindeyim. Bu üzüntümün arasında, 1 Mart Tezkeresi'nde gerçekleri göremeyenlerin, 'Her gün Irak'tan tabutlar gelecek' sözünü hatırladım. Şimdi tabutları görünce acaba bu sözleri onları rahatsız etmiyor mu?.. Başbakan Erdoğan, o zaman gerçeği görmüş, lâkin grubuna lâf anlatamamıştı. O sırada terör meselesini kökten çözebilecekken, bugün bazılarımız ne dediğini bilmeyen şaşkın ördeklere döndüler. Bir avuç şalvarlı eşkıya, aydınlarımızı(!), yazarlarımızı, politikacılarımızı ve sözde devlet adamlarımızı parmağının ucunda oynatıyor...
Önce şu gerçeğin altını çizelim: Irkçı-bölücüler içinde herhangi bir ciddî ayrılık söz konusu değildir. Bazı iyi niyetli gözlemciler örgüt yöneticileri tarafından aldatılmakta ve kullanılmaktadır. Terör örgütünün lideri Apo'dur ve son saldırı talimatının da ondan çıktığı açıktır. Geçen yıldan beri Apo'nun tecridi faydalı olmuştur ama örgütle irtibatı tam olarak kesilememiştir.
Apo'dan sonra ikinci emir ve komuta merkezi Kandil'dir. Karayılan, terör örgütünde gerekli koordinasyonu sağlamakta ve terör eylemlerini yönetmektedir. Suriyeli Bahoz Erdal'ın ya da Cemil Bayık'ın, Karayılan'dan ayrı bir saldırıda bulunmaları mümkün değildir. Asıl şaşırtan husus, basit bir 'kayıkçı kavgası'nın bizim allame yorumcuları ve sözde terör uzmanlarını kolayca aldatabilmesidir.
BDP Eş Başkanı Demirtaş'ın PKK'ya yaptığı çağrıyı da bu kayıkçı kavgası çerçevesinde değerlendirmek lâzımdır. Burada asıl hedef, örgütün saldırıları durdurması değil, kuşatılmış bulunan 300 militanın kurtarılmasıdır. Bu, aslında güvenlik kuvvetlerine yönelik bir çağrıdır.