Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Dış politikada Batıcılık saplantısı

İsmi lazım değil. Geçenlerde bir yazı okudum. Türk dış politikasının Batıcılık çizgisinden kaymasına hayıflanan ve bunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlayan yazı dış politika alanında önemli çalışmaları olan birine aitti. O çalışmaların da zaten son derece ideolojik perspektiften yapılarak üniversite öğrencilerine ders kitabı olarak dayatıldığını da biliriz ama asıl konumuz o değil.
Sol-liberal eğilimli yazar "Türk dış politikasında her şey çok kötü gidiyor çünkü geleneksel Batıcılık çizgisinden koptuk" iddiasını dile getiriyordu. Yine kendi ifadesiyle monşerler çizgisine geri çekilmek gerektiğini söylüyordu. Çok ciddiye almadım. Sırf Erdoğan düşmanlığı için yapılan bir eleştiri olduğunu düşündüm. Çünkü aynı yazarın çalışmalarında yıllar önce Batıcılığı bir gelenek olarak sunduğunu fakat buna biraz da eleştirel bir açıdan baktığını biliyordum. Belki de ben yanılıyorum.
Ama aynı yazar son yazısında Batıcılığa ahlaki bir anlam yüklemiş ve Batıcılık geleneğinden kopuşu bir günah gibi resmetmiş. Hem de dünya Batısızlığı konuşurken. Baştan aşağı yanlış bir okuma. Türkiye'nin Batıcılık çizgisinden ayrılışını sadece Türkiye'ye o da yetmez Erdoğan'a indirgemek zırvalıktan başka bir şey değil. Batı'nın kendi içinde bulunduğu durumu görmezden gelmek ve Batı'nın Türkiye'ye karşı takındığı tavra hiç değinmemek başlı başına sorunlu. Bunun örnekleriyle vakit kaybetmek istemiyorum ama hem AB müzakere sürecinin kesilmesi hem de Suriye siyaseti doğrudan doğruya Batılı ülkelerin sorumluluğundadır. Bunları göz ardı ederek Türkiye'yi suçlamak en hafif tabiriyle ucuzluktur.
Ama mesele sadece bu da değil. Bu tür kafaların derdi dış politika veya Türkiye'nin güvenliği değil. Hâlâ bir sınıfa dayalı imtiyaz mücadelesinin peşindeler. Meseleyi getirip monşerler ifadesine bağlaması da bu yüzden.
Hadi bunu da bir kenara bırakalım. Elli sene bu işleri çalışan birinin hâlâ dış politikada böylesi bir ideolojik taraflılık ilkesine bağlı analizler yapması beni daha fazla düşündürüyor. Demek ki yıllarca öğrencilerine Türkiye'nin çıkar ve güvenliğinin Batıcılıkta yattığını söylemiş ve buna inanmaya devam ediyor. Bu tür insanlara dair hep şunu düşünürüm. Nasıl zamanında pantolon ve şapka giyince Batılı ve modern olacağımızı düşünenler olduysa şimdi de Batı kültürüne yaklaşarak daha güvenli ve güçlü olacağımızı düşünen ve bunu savunan tiplerdir bunlar. Otursanız iki laf etmeye muhtemelen Türkiye'deki modernleşme sürecinin kılık kıyafet üzerinden yürütülmesiyle dalga geçecektir ama dış politikada Batıcılığın Türkiye'nin tek çıkar yolu olduğunu savunmasının ne kadar komik olduğunun farkında değildir.
Anlayın artık. Bu işin Batılı değerler ve kültürel kodlarla bir alakası yok. Kurtulun köhne Soğuk Savaş kafasından. Güvenlik çıkarınız kiminle ortaklaşırsa onunla iş yaparsanız. Batı, doğu, kuzey, güney fark etmez. Çünkü ortasında Türkiye var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA