25 sene önce bana giyilebilir teknolojiyi sorsanız size klipsiyle kemerime taktığım kasetçalarlı Walkman'im ve 50 kişilik rehbere sahip su geçirmez Casio kol saatimi gösterirdim.
Cep telefonunun olmadığı o yıllarda çağrı cihazları altın çağını yaşıyordu. Kurduğumuz hayaller ise görüntülü görüşme yapılabilen sabit telefonlardan öteye geçemiyordu. Çeyrek asırda çok şey değişti. Artık analog dünyadan dijital dünyaya adım attık. İnternete bağlanabilen cihazlar 'akıllı' göbek adları ile birlikte anılır oldular. Bu akıllı cihaz furyası yepyeni teknolojilerin de önünü açmış durumda.
Yapılan çeşitli araştırmalarda insanların üzerlerinde taşıdıkları ve zamanla vücutlarının bir parçası gibi gördükleri aksesuarlar arasında kol saati ve gözlük ilk sıralarda yer alıyor. Bu aksesuarları giyilebilir teknolojiye dönüştürmek son derece mantıklı görünüyor. Bu mantıkla hareket eden dünyanın en büyük teknoloji şirketleri de kolları sıvadı. Apple, akıllı kol saati iWatch üzerinde çalışıyor, Google ise akıllı gözlüğü Glass ile giyilebilir teknoloji yarışındaki yerini herkesten önce aldı. Apple ve Google dışında birçok teknoloji şirketinin AR-GE departmanında giyilebilir teknoloji için ciddi mesailer harcanıyor.
Şu anda yürütülen çalışmaların çoğu giyilebilir teknolojinin tamamlayıcı bir ürün olarak akıllı telefonlarla ve bulut servislerle entegre çalışması yönünde. Tüketici açısından bakıldığında ise bu yeni cihazların akıllı telefonlara göre sunduğu artılar önem kazanacaktır. Bu cihazlar tüketicinin gözünde bir değer yaratamazsa ömürlerinin fazla olmayacağı aşikar.
Önümüzdeki günlerde adını daha sık duymaya başlayacağımız giyilebilir teknoloji geçici bir heves mi yoksa köklü bir değişimin habercisi mi? Şu anda tamamlayıcı bir ürün olarak konumlanan giyilebilir teknoloji, akıllı telefonlar için ikame bir cihaza dönüşmeyi başarabilirse oyunun kuralları tamamen değişecektir.